İbrahim AÇILAN
Yazı-Yorum
Bu nasıl bir TÜRKÇE
Aslında söze nereden başlayacağımı da bilemiyorum. Öyle bir yumak ki, hangi ucundan tutsan, bir birine giriyor her şey. Çöz çözebilirsen.
Türkçe’mizden bahsediyorum, Şu el birliği ile mahvettiğimiz Türkçe’mizden. Bir zamanlar Azerbaycan’a giden bir haberci oradaki bir kardeşimize “ ne güzel Türkçe konuşuyorsunuz “ demişti. Ne kadar kızmıştım, oradaki insanların öz be öz Türk olduklarını bilmeyen o kişiye. Meğer bu sözler, tufan öncesinin ilk damlaları imiş. Keşke o kadarla kalabilseydi.
Bilerek veya bilmeyerek, ama birilerinin ekmeğine hem yağ, hem de kaymak sürerek o hale getirdik ki Türkçe’yi, vebalini nasıl öderiz bilemiyorum.
Sanırım yedi sekiz yıl önce idi. Abant’a bir okul gezisi düzenlemiştik. Akşam dönüşünde otobüsümüz Bolu Dağı’nda mola verdi. Çayımı içip o muhteşem manzarayı seyrediyordum. Oturduğumuz yerin hemen altında bir yamaç başlıyor, birkaç yüz metre indikten sonra tekrar yükseliyordu. Çam ağaçlarında yeşilin her tonunu görmek mümkündü. Bir otobüs daha mola verdi o sırada. Lise öğrencilerini taşıyordu. Bir genç kız koşarak geldi ve manzarayı görür görmez bir çığlık attı. Arkasından avaz avaz haykırdı arkadaşına “ Kııız, çabuk geel.” Arkadaşı geldi, manzaraya bir baktı ve o tepeme bayloz gibi inen cümle dökülüverdi dudaklarından : “İĞRENÇ, KORKUNÇ, BERBAT GÜZEL.”
Sık sık Adapazarı’na gidiyorum ve otobüste gençler ve öğrenciler de bulunuyor. Lise ve yüksekokul öğrencileri. Öyle cümlelerle konuşuyorlar ki , hangi ülkede olduğumu şaşırıyorum bazen. Yüksekokulda okuyan kız öğrencilerden ikisi hemen arkamda sohbetteler bir gün. Birisi yeni aldığı kazağı anlatıyor yanındakine “ABİ, BİR GÖR KAZAĞIMI. MANNNYAK YAKIŞTI.“ Aman Allah’ım, bu ne biçim bir Türkçe, bunlar nasıl yüksek tahsilli gençler.
Bir akşam yine Adapazarı’ndan, bir toplantıdan dönüyorum. Maalesef arkamdaki koltukta yine iki yüksekokul öğrencisi hanım kız var. Öyle saygı ölçüleri ! içinde konuşuyorlar ki, bütün otobüs dinliyor mecburen. Birisi anlatıyor : “ Geçen gün yolda bir karşılaştık, bir gördüm onu, OHA FALAN OLDUM YANİ. “ Devam ediyor konuşma, az sonra bir inci cümle daha : “RESMEN ÇÜŞ OLDUM VALLA. “
Acaba, yolda birisi bu hanım kızımıza OHA veya ÇÜŞ dese tepkisi ne olur ki ? Her halde tahmin edebilirsiniz. Peki, bu kelimeleri konuşma sırasında kullanmanın mantığı nedir ki?
İnsanın bir nesneyi satabilmesi için de önce satacak bir nesnesinin olması gerekir. Maalesef öyle bir gençlik yetiştirdik ki, günlük kullandığı kelime sayısı yüz kelimeyi bulmuyor. Okuma fakiri, o zevki tatmamış, hayatı günlük görüp günlük algılayan, kelime dağarcığı Afrika’nın en geri kalmış kabilelerindeki insanların kelime dağarcığı kadar bile olmayan, ama, en acısı, öğrenme ihtiyacı hissetmeyen, bu ucube dilden rahatsız da olmayan bir gençlik. Tabi, konuşmalarda da, Türkçe’den başka her şeye benziyor bunun sonunda. Yazık, çok yazık.
Gençlerimize en kısa zamanda okuma sevgisi aşılayıp, okuma bağımlılığı veremezsek dünyanın en zengin dili olan Türkçe’miz, yakında Afrika kabilelerinin dillerinden daha kısır bir dil olup çıkacak ve en fazla otuz yıl sonra o güzelim edebiyat ürünlerimiz, eserlerimiz tamamen unutulup gidecek. Böyle bir felaketle karşılaşmamak için şimdiden bir şeyler yapmak hepimizin vazifesi değil midir?
#