ÇOKCA TARTIŞTIĞIMIZ KAVRAMLAR ÜZERİNE...
Tanzimat döneminden beri, devlet yapısı,rejim, hak ve özgürlük gibi yönetimle ilgili pek çok kavramı sıklıkla tartışmaktayız. Ortalama olarak 1860' dan 1909'lara kadar en çok duyduklarımız ;" hürriyet ,meşrutiyet,musavvat, istibdat, kanun-i esasi,fırka, terakki,millet,milliyet,vatan..." kavramlarıdır. Başta ,Avrupa görmüş veya orada yaşayan şair ve yazarlarımız eserlerinde bunları hep seslendirmişler, hatta bununla yetinmeyip, zamanın yönetimine karşı bu kavramlarla mücadele etmişlerdir. Cihan Harbi yıllarında ve takibeden yıllarda, özellikle Cumhuriyet yıllarında, "saltanat,hilafet, istiklal,istiklal mahkemesi, bağımsızlık, garp medeniyeti, inkılap,cumhuriyet,hakimiyet,halk, millet iradesi, meclis,halk evi,halk fırkası,takrir-i sükun, tevhid-i tedrisat, devlet partisi,Teşkilat-ı Esasiye K.nu, İlkeler ..." en çok duyulan ve tartışılan kavramlar olmuştur. Bir ara herşeyi (Din ve ibadetler dahil)Türkçeleştirme, Batı reformunu olduğu şekliyle topluma uygulama yarışı yurt sathında tavizsiz ve ödünsüz uygulamaya konulmuştur.
Dünyanın şahit olduğu ikinci büyük savaştan sonra ise, "Çok partili hayat,Demokrasi, Hak ve özgürlükler,Barış, Birleşmiş Milletler,Nato,Açık oy Gizli tasnif,Gizli oy açık tasnif, iktidar,muhalefet,Ocak-Bucak başkanları,Millet Adına İdareye el Koymak veTBMM'ni feshetmek,Milli Birlik Komitesi,Yüksek Adalet Divanı,Anayasa, Anayasa Mahkemesi,Grev-Lokavt,İşçi -Emekçi-Sendika..."tabirleri kullanılır oldu.Sağ-sol çatışmaları yıllarında devletin vazgeçilmez ilkelerinden sadece İnkılapçılık(Özellikle sol kesim Devrimcilik adıyla tercih etti),Devletçilik (Sovyet sistemi bağlamında terennüm edildi) ve Halkçılık (Devlet Partisi olarak kurulan Malum partimizi çağrıştırdığı için olacak) ilkeleri ön plana çıkarıldı,rakiplere karşı resmi koz olarak kullanıldı,diğer ilkeler her nedense hemen hiç tercih edilmedi, seslendirilmedi.12 Eylül 80 'deki İdareye el konulmasından sonra da, her ne oldu ve neler değişti ise, yukarıdaki ilkeler adeta unutuldu. Bu defa da aynı kesimlerce, "Laiklik, Cumhuriyetçilik ve Milliyetçilik "hiç durmadan haykırılmak, özde ve sözde,her zaman ve her yerde çıkarları için temel öykünme davranışına dönüştürüldü.Sivili ve sivil olmayanı,resmisi ve olmayanı arasında aynı konuda tıpkı basım benzeşmeler her alanda tezahür etti.En bariz ve çarpıcı örnekleri "Tandoğan,Ç-ağlayan ve Gündoğ-an(du) gibi geniş alanlardan gövde gösterisi biçiminde görüldü."Çankaya Müdafaası ", "367 bilmecesi", "Farzedilen İrticaya haddini bildirmeye yönelik Dur deme ve Destur çekme bağlamında kendiliğindenci duruşlar " aynı paralellik içinde karşılıklı desteklendi, bunlara toplum karşısında aleniyet kazandırıldı. Bizde normal kabul edilen ve böyle gösterilmeye çalışılan bu tutumlar, demokratik, insan haklarına dayalı çağdaş yönetimlere artık düşünülmeyecek kadar uzak kalmıştır.Birlik ve beraberlik içinde,huzurumuzu ve bütünlüğümüzü bozmaya kalkışanlara karşı bütün değerlerimizle dik durarak hakettiğimiz milli hedefe ulaşmak , bize tarihimizin bir mirası olarak,önceden olduğu gibi yakışır. Bize yakışan da,bize yakın olması gereken de budur !..
Millet olarak,belki de en çok tan,m olarak bilmediğimiz ya da işimizin -mesleğimizin dışında kalan konulara karşı meraklanıp,bunları tartışmayı severiz.Duyduğumuzu ve işimize geldiği şekilde anladığımızı esas alarak ,araştırmaya gerek duymadan kabul ettiğimizden olacak ki; kavramları birbirine karıştırdığımızı asla düşünmeyiz.
Şimdi gelelim ; ötedenberi olmak üzere elan tartıştığımız,ortak tanımını yapmadığımız, yapamadığımız, tanımını yapmaktan kaçındığımız,tanımını yapmayı " zul- kusur-suç gördüğümüz-ihanete vardıracak dereceye taşıdığımız, tabulaştırdığımız, adeta kutsiyet atfettiğimiz,dolayısıyla tanımlandığında kutsiyetini ve önemini yitireceği vesvesesine kapıldığımız " yönetim ve sistem kavramlarımızı irdelemeye.Biliyoruz ki, beşerin bulup ortaya koyduğu kavram ve anlayışlar kutsallık,dokunulmazlık ve ebediyen değişmezlik özelliğine sahip olamazlar.Dünyanın uygar devletleri,girmeye can attığımız AB bunu kabul ettiğine göre,kendimizi bundan ayrı ve özel göremeyiz. Millet,devlet,toplum velhasıl insan yararına bulunan her şey, fayda durumuna,geçerliliğine,çağa uygunluğuna,genele uygunluğuna göre kullanılır .Buna göre kamunun ortak anlayışı olarak değer kazanır,birlikte korunur.Daha iyisi bulunduğunda, yenisi tercih edilir. İlahi kurallar ise,değişmezlik özelliği taşırlar,ancak bu özellik kişilerin kabulu ile doğrudan ilgilidir.Toplumun tamamının aynı inanışta olduğu düşünülemeyeceğine göre; insan olarak birlikte yaşamayı sağlayacak,birbirlerine üstünlük sağlamayacak ve baskı oluşturmayacak kuralları bulup uygulamak,bir kesime göre değil ,her kesime uygun yönetim anlayışı geliştirmek çağdaş dünyamızın kabul edilir anlayışı olacaktır.Demokrasi,özellikle Cumhuriyet Devlet şekli biçimi içindeki demokrasi,insan hakları,düşünce ve inanç özgürlüğüne dayalı laiklik anlayışı işte bu gerekçelerden dolayı önem kazanmaktadır. Tanımı yapılmamış,sığ ve tek taraflı,güç kullanana göre şekillenen, bazı zümre ve kesimlerin imtiyazı ve dokunulamamazlığı halinde sunulanlar artık bizim uzağımızda kalmak mecburiyetindedir. Esas olan ortak paydaları bulmak ve uygulamaktır.Öyle kavramlarımız vardır ki,onun her şeyi kapsadığını,her derde deva olabileceğini bile söylemekten çekinmeyiz,
İşte bu kavramlardan biri de, "cumhuriyet "tir. Nedir bu üzerinde hassasiyetimizin nöbet tuttuğu, bazılarımızın tek varlık sebebi Cumhuriyet ? Üzerinde pek kafa yormayız. Sadece bize resmen anlatıldığı şekilde anlar ve anlatırız.Şimdi sırasıyla sorular yoluyla irdeleyelim: a)Cumhuriyet Yönetim Biçimi mi? yoksa sadece devlet biçimi midir? b) Cumhuriyet mi bizi yönetir, biz mi , Cumhuriyet Şeklini kabul etmiş devleti yönetiriz? c)Cumhuriyet kurulur mu? İlan mı edilir? d) Cumhuriyet bir devlet için olmazsa olmaz bir biçim midir? e) Cumhuriyet = Demokrasi midir? Eğer böyle kabul edilirse,Bütün Cumhuriyetleri Demokratik mi kabul edeceğiz?Diğer yandan İngiltere ve Hollanda , hatta ABD ...gibi Cumhuriyet olmayan,adında cumhuriyet geçmeyenleri Demokrasi dışı mı kabul edeceğiz? Bazılarının anlayışına göre Adında Cumhuriyet geçmeyenleri devlet kabul etmeyecek miyiz? e)Cumhuriyet mi devlet kurumunun bir özelliğidir? Yoksa, Devlet ,Cumhuriyete bağlı ve ait bir kurum dur? Daha açık ifade ile kim kime bağlıdır ?Önceliği olan var mıdır?Yoksa eşitlik,benzerlik, yoksa birebir aynilik mi söz konusudur? Yukarıdaki sorular, ülkemizde "Cumhuriyet" konusunda, sayısından ziyade etkinliği ile baskın durumda olan belirli kesimlerce diillendirilen yaygın kanaati ortaya koymak için sıralanmıştır. Biliyoruz ki sayıca az olan bilinen bazı istisnalar ve kötü niyetliler hariç ezici çoğunluk karşılık beklemeksizin Türkiye Cumhuriyeti Devletini sevmekte,ona bağlı yaşamaktan şeref duymaktadır. Bu sevgi ve bağlılık;Türkiye ve Devlet kavramlarını adeta ayıran ve sadece Cumhuriyet kavramını öne çıkarmayı marifet sayanlardan az değildir,belki de bu yönüyle baskın durumdadır.Karşılıksız sevda,canların feda edilebildiği vatan görevleri,çekilen çileler,elit ve kaymak tabakadan olmamak,alınteri ile kazanmak yönleriyle kıyaslama yapıldığında ispatı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bazı STK'lerde, Kurumlarımızda, siyasi partilerimizde ve basınımızda beliren kananatler sorulardan çıkarılacak anlamlarla yakın ve bazen tam benzeşme gösterir durumdadır.
Cumhuriyet; genel manada,bize has olduğu şekilde yüklenen bazı nitelikleri saklı tutulmak kaydıyla sadece ve özellikle"Devlet şekli"dir.Aynı zamanda devletin adı ve Dünya üzerinde tanınma biçimidir. Cumhuriyet ,Demokratiklik, Laiklik,hukuk devleti olma,sosyal devlet anlayışı,insan haklarına bağlılık...gibi çağa uygun nitelikler devletimizin de(T.C.Devleti) nitelikleridir.Cumhuriyet olup olmamalarına bakılmaksızın pek çok devlet bu nitelikleri benimsemiştir. Cumhuriyet adını aldığı halde çoğu devlet de bu nitelikler yoktur,yönetimleri demokrasi dışıdır.Cumhuriyet te devletin bir özelliği, şekli niteliklerden biridir. Cumhuriyet, bizde sanıldığı şekilde hiçbir yerde ve biçimde tek başına herşey ve yönetim biçimi değildir.Hiç bir zaman "yönetim biçimi" olarak bilinmez. Krallık,Kağanlık,Şahlık;PadişahlıkÇarlık,Sultanlık(Bunlar Mutlakiyet veya Meşrutiyet biçimlerinde olabilir),daha geniş anlamda İmparatorluk ta Cumhuriyet gibi bir devlet biçimidir, asla yönetim biçimi değildir.Yönetim biçimi denilince; Demokrasi,aristokrasi,diktatörlük,teokrasi,oligarşi,tek parti ve tek düşünce hegomonyası biçiminde görülen faşizm ve komünizm...akla gelir.Cumhuriyet,laiklik, sosyalık...gibi kavramlar, devletin belirgin ve kabul ölçüsüne bağlı niteliklerin bazılarıdır.Devletlerin demokrasi ile yönetilmeleri,yalnızca adlarında ve yasalarında demokrasi ve Cumhuriyet bulunması yeterli değildir.Yönetiminin uygulanış biçimi önemlidir. Demokrasi yönüyle,devletin biçiminden önce yönetim şekli önem arzetmektedir.Biçimi ne olursa olsun, modern devletin kuruluş amacı;aynı vatan üzerindeki farklı renk inanç ve kültürde olsa bile,birlikte olmayı ,paylaşmayı,birbirine saygı göstererek inanmayı kabul etmiş,arzusunu ve varlığını devam ettirmek azim ve kararlılığını göstermek isteyen insanların insanca yönetimini ,adaleti,güvenliği ve huzur içinde yaşanacak ortamı toplumca kararlaştırılmış kurallar koyarak sağlamak,sağlıklı çevre oluşturmak,insan için gerekli hertürlü ihtiyacı ve vasıtaları hizmete sunmak...biçiminde çok kapsamlı ve çok yönlülük şeklinde görülmektedir.
Eğer, bizdeki tek parti zihniyetinin düşündüğü ve düşünmeye mecbur bıraktığı şekilde, "Cumhuriyet" bir yönetim biçimi olsaydı,adında cumhuriyet geçen,bu adla anılan tüm devletler (Çin Halk C-İran İslam C-Libya İ.Cemahiriyesi-Afrikadaki Muz C'leri-Irak'ın Devrik saddam C-ABD'nin Kurdurduğu Irak C-Fransa Cumhuriyeti...)aynı tip yönetim özeliklerine sahip olurlardı,bize ve bizim gibi Adında cumhuriyet olan devletlere benzerlerdi.
Cumhuriyet,kimsenin ayrıcalığı ve özeli olarak anlaşılmamalı,kavramın bir kesimin düşünçesiyle özdeşleştirilmemelidir.Çünkü bu ayrıcalık anlayışı, anılan kesime bu anlayış doğrultusunda dokunulmazlık,hatta dokunulamazlık kazandırdığından,toplum kesiminde ayrışmalara, baskı uygulamaya,siyasi çatışmalara sebep olmaktadır.İtaraz olunan husus da, bu ayrıcalık anlayışıyla doğrudan ilişkilidir."Cumhuriyet "sadece bir siyasi anlayış,bunun paralelinde bir basın organı olarak algılanma kolaycılığı olmaktan kurtarılmalıdır.Milletimizce topyekün kabul edilecek ,benimsemesini kolaylaştıracak bir devlet şekli olarak tanımlanıp anlatılmak suretiyle genelin özelliği olması sağlanmalıdır.Bu görev;siyasilerimize,yöneticilerimize, aydınlarımıza, birlik beraberliğimizi düşünen,ülkemiz için kafa yormayı arzulayan herkese düşmektedir.Ortak değerlerimizin ne olduğunu bilmek,bize sağladığı yararları öğrenmek hepimizin hakkıdır.Eğip bükülen,istenilen yöne çekilen kavram kargaşalarını önlemenin yolu da bu olmalıdır diye düşünüyorum. Bu yazımızda geçen ve çokca tartışılan diğer kavramlara "Gündem"imizde sırasıyla yer verilecektir.
Bitirirken, son günlerde en çok gündemde olan ve tartışılan "Anayasa " konusuna da değinmek istiyorum.AKP tarafından Prof.Dr. Ergun Özbudun başkanlığında hazırlanan Yeni Anayasa taslağı basın organlarında yer aldı.Ayrıca internet ortamında görüş bildirme amaçlı tanıtımı yapılıyor.İncelendiğinde ve Yürürlükteki1982 Anayasamızla karşılaştırıldığında "Yeni bir Anayasa taslağı" demek yerine, kabaca "mevcudun maddeleri azaltılmış,radikal değişiklikler yerine yumuşak geçişlerle yetinilmiş şekli "olarak tanımlamak uygun olur kanaatindeyim.Yargı Kuruluşları,Yüksek Öğretim,Cumhurbaşkanlığı... gibi konularda önemli değişiklikler de göz ardı edilemez.Buna rağmen bazı kesimlerin tenkit ve öneri haklarını kullanmak yerine, gösterdikleri aşırı tepkileri,tehlike feryatlarını,yersiz tedirginliklerini anlamak mümkün değil.Ortaya yeni öneri ve taslak koymak yerine felaket bildirimleri neyin nesidir? Anayasa hepimizin, yangından mal kaçıran,ağızları bağlayan da yok!.. Millet olarak ,en uygun Anayasanın ortak anlayışla hazırlanacağını ümitle bekliyoruz.Bunu için zaman ve zemin her kesim için uygun.Yeter ki isteyelim ve yapıcı olalım.
Diğer bir önemli konu da , 21 Ekimde yapılacak halk oylamasının durumu.Merak ettim inceledim, neleri oylayacağımızı,niçin EVET/ HAYIR diyeceğimizi öğrendim. Bu durumda olanların sayısı 40 Milyon seçmen içinde ne kadardır. Çok vatandaşımız bu imkanları kullanamayacaktır. Sohbet esnasında ve çevre izlenimlerinden, vatandaşların bu oylamaya ilgi duymadıklarını,niçin ve neyi oylayacaklarını bilmediklerini kolayca anlayabiliyoruz.Bu arada C.Başkanı ve Seçimlerle... ilgili Anayasa değişiliği( 5678 sayılı ADYDK'un)nin geçici 18-19. maddelerinin tasarı metninden çıkarılması TBMM'ne intikal etti, vatandaş gözünde ikinci bir istihfam oluşması muhtemel.1982 anayasasının bazı maddeleri değişecek,bunun için maliyeti çok olan bir oylama yapacağız.Oylama ile yapılacak değişikliği belkide hiç uygulamayacağız.Belki de sembolik kalacak, siyasi sürtüşmelerin sonunda "hiç olmazsa benim dediğim oldu !" böbürlenmesini tadabileceğimiz, uygulama fırsatı bulamayacağımız bir değişiklik yapacağız.Başbakanımızın dediği gibi"Referandum alışkanlığı kazanacağız"sadece. Siyasi bir egzersizimiz,hazırlık seçimimiz olacak.Cumhur başkanımızı seçtik, anayasamız değişirse yenisini seçmek için 2014 yılının ağustosunu bekliyeceğiz.Genel seçimleri de yeni yaptık,anayasa değişmese de zaten erken seçimle süreyi 4 yıla indiriyoruz.Bu arada ,Yeni Anayasa hazırlanması zaten gündemde,belki yeni anayasamız bir kaç yıl içinde yürürlüğe konulur.Halkoylaması ile değiştirilmesi düşünülen hususlar haliyle yeni anayasada yer alır.Siyasilerimiz(MV)daha iyi bilir ama, o zaman bu sıkıntıyı çekmek,devletin milyonlarını harcamak boşuna olmaz mı? Haliyle iktidar,kendisinin israr ettiği tasarıyı çekmekten çekinir,kendisiyle çelişkiye düşer.Ancak muhalefet Halkoylamasının iptalini öneriyor ve haklı gerekçeleri sayıyor.Fırsat doğmuştur, muhalefet teklif sunar,iktidar destekler, kimsenin itiraz edemeyeceği olumlu bir sonuç/ istenilen uzlaşma oluşur.İktidar ya da muhalefet olarak inatlaşmak milletimizce tasvip görmeyecektir.Milletimiz kahrolası terör belasından kurtulmak istiyor.Şehitlerinmizin sayısı katlanıyor.Bir..iki.derken oniki..onüçe çıktı.Hep birlikte bu belaya çare bulalım,birbirimize tahammül gösterip birlik beraberliği asla bırakmayalım.Bu vatanda bulunan herkes buna muhtaçtır.Ortada acı bir gercek var ki ,Bayram öncesi yürekler yandı.Şehitlerimize rahmet,ordumuza ve şehitllerimizin aile ve yakınlarına rahmet diliyoruz.
Kadir gecesinde her manada dualarımızı eksik etmeyelem.Geceniz,Vedasına hazırlandığımız Ramazanımız ve onun sonunda kavuşacağımız Ramazan Bayramınız daim ve mübarek olsun.
#