İbrahim AÇILAN
Yazı-Yorum
NE DEĞİŞTİ ACABA
Bazen etrafıma baktığımda gördüğüm bazı şeylerin izahını yapmakta zorlanıyorum. Hattâ açıklayamıyorum bile.
Öğrencilerimin çok iyi bildikleri, sık sık kullandığım bir sözüm var. “ En çok ses, boş tenekeden çıkar, boş teneke olmayın ” der, okumaya, öğrenmeye teşvik ederim onları. Ama ne kadar başarılı olabiliyorum acaba.
Okumak; bilmek ve öğrenmektir. Bilmeyen ve öğrenmeyen bir toplumun ilerlemesinin imkanı olabilir mi hiç? İnancımızın ilk emrinin “ OKU “ olduğunu, Atatürk’ün “ Cumhurbaşkanı olmasaydım Millî Eğitim Bakanı Olurdum “ sözünü unuttuk mu acaba?
Babam, ilkokulun 3 yıl olduğu dönemde okumuş. O dönemin son mezunlarından. Sonraki eğitimi hayat fakültesi. Diploma derecesi mi ? O da bende kalsın.
Günlük çalışırdı babam. Akşam yemeğinden sonra cebindeki paraları çıkarır koyardı sofranın üzerine. İlk önce 25 kuruş ayırır, “ Bu gazete param” derdi. İkinci 15 kuruş da kahve parası. Sabah işe giderken üst yoldan gider ve abonesi olduğu “ 11 Numara Tercüman “ gazetesini aldıktan sonra açardı dükkanını. Kahveciye seslenip “ Orta Kahve “ söyler ve başlardı gazetesini okumaya. Reklam ve pehlivan tefrikalarına kadar her satır okunurdu ve bu da işin başlangıç kısmıydı. Az sonra teker teker çevre esnafın çocukları veya çırakları ellerinde gazetelerle gelir, gazete değiştirirlerdi. Her esnaf her gün Tercüman, Hürriyet, Milliyet ve Cumhuriyet olmak üzere dört gazeteyi okurdu. Acaba bugün kaç kişi yapabiliyor bunu.
Okuma ve kitap sevgisi bize de bulaşmış demek ki, kitap bir bağımlılık oldu.
Eğitim Enstitüsünü Balıkesir’de okudum. Susurluk – Balıkesir arası 45 km olduğu için sabah gidip akşam gelirdik. En lüks öğle yemeğimiz de kuru fasulye ile pilavdı. Ancak yeni bir kitap çıktığını gördüğümüzde bu yemek değişir, simit efendi ile dost olurduk. Bazen o bile rafa kalkar, mecburi oruç çıkardı sahneye kitap alabilmek için. Alır, okur ve paylaşırdık arkadaşlarımızla.
Ancak, yıllar geçtikçe bir şeylerin değiştiğini görmeye başladık içimiz kahrolarak. Okuma, bir işkence, bir sıkıntı , gereksiz bir iş telakki edilmeye başlandı. Maalesef eğitimli, aydın geçinenleri de gördük bu saflarda.
Sakarya Valiliğinin ödül de aldığı “ Okuyan Şehir “ kampanyasındaki okuma saatlerini oturtasıya kadar akla karayı seçtik. Şimdiki gençlere ve öğrencilere işkence geliyor okuma ne yazık ki. Saatlerce internet başlarında zaman harcayan kişiler, okumak için on dakika zaman bulamadıklarını söylüyorlar. Sonuç da meydanda. Hedefsiz; amaçsız; bilgisiz ve kültürsüz bir gençlik Hepsi için aynı şeyi söylemek elbet mümkün değil ama gençler bizim her şeyimiz olduğuna göre tek kayba bile tahammülümüz olmamalı.
Evet, acaba ne eksildi de kitabı ve okumayı terk ettik böyle. Aslında eksilen değil, çoğalan bir şeyler var. Özellikle ve sinsice planlanıp gençler üzerinde uygulanan bir şeyler. Tabi, bunun karşısında yapılması gerekenler de var.
Aile olarak, toplum olarak, okul olarak ve devlet olarak düşünmek, gereken alt ve üst yapıyı hazırlamak ve fazlalık, lüzumsuzluk olarak görülen kitabı hep birlikte baş tacı yapmak zorundayız. Gençlerimizin, geleceğimizin ve devletimizin bekasının buna bağlı olduğunu unutmamalıyız. DEĞİŞENLERİ TEKRAR DEĞİŞTİRMEK BİZİM ELİMİZDE.
#