İbrahim AÇILAN
Yazı-Yorum
ATATÜRK'ÜN KÖYÜNDE
Balkanlara, Makedonya’ya gidip de Atatürk’ün babasının doğduğu köye, Kocacık’a gitmemek olur muydu hiç., Elbet de olmaz dedik ve gittik. Keşke gitmeseydik. Utancımdan yerin dibine girdim desem yeridir. Neden mi ? Anlatayım da gerisini siz yorumlayın.
Mavrovo gölünün kıyısından Yukarı Jupa denen yere kadar otobüsle gidiyoruz. Oradan öteye otobüsün gitmesi mümkün değil. Biz de bir minibüs kiralayıp koyuluyoruz yola. Atatürk’ün babasının, Ali Rıza Efendi’nin doğduğu köye gidip o evi göreceğiz. Bu duygular bize yolun bozukluğunu hissettirmiyor bile.
Köye vardığımızda doğruca okula gidiyor ve öğretmen Sebahattin Sezayır’ın kapısını çalıyoruz. Güler yüz, tatlı dille karşılayıp kucaklıyor bizi. Ziyaret sebebimizi anlatıp evi görmek istiyoruz. Kabul ediyor. Bir patikadan tırmanarak bir kayanın dibine geliyoruz. Dört taş duvar çevrilmiş ve ortaya bir mermer dikilmiş. Üzerinde Âli Rıza Efendi’nin burada doğduğu, yani bu evin, Atatürk’ün dedesinin evi olduğu yazıyor.
Yarım kalmış evin duvarları üzerinde otururken anlatıyor öğretmen Sebahattin Sezayır. Köy, Karaman Türklerinin yerleşim merkezi imiş. Sebahattin Bey, köye 18 yaşında atanmış. Geldiğinde köyün yaşlılarından dinlediklerini aktarıyor bize. Atatürk’ün dedesinin ismi “Kırmızı Sakallı Ahmet Hafız” imiş. Ali Rıza Efendi bu evde doğmuş. Daha sonra aile önce Manastır, daha sonra Selanik’e göçmüşler. Ali Rıza Efendi değişik zamanlarda köye birkaç defa gelmiş, ama Atatürk gelmemiş köye.
Anlatılanların bundan sonrasında başımız yere eğiliyor. Ev, zamanla yıkılmış. Köylüler de izler silinmesin diye alanı temizlemişler ve o temeli atmışlar. Daha sonra Üsküp Büyükelçiliğine gitmişler. “ Bizden, oranın Atatürk’ün dedesine ait olduğunu gösteren belge istediler, belgeyi biz mi bulacağız, bu Atatürk’ün anısına saygısızlık değil mi? “ diyor Sebahattin Bey, ve ilave ediyor. “ Dünya bankası, evin yapımı için 30.000 dolar ödenek vermişti, o da geri alındı, Atatürk’ün dedesinin evini bitirememenin acısını çekiyoruz” diyor.
O insanların duyarlılığı ve önlerine çıkarılan engeller karşısında söyleyecek bir şey bulamıyor ve sadece başımızı öne eğiyoruz sadece.
Türkiye’de nereleri onartıp, restore ettirmeye kaynak buluyoruz. Gerisini söylememe gerek var mi bilmem ki ?
#