BU DAVANIN ÇOCUKLARI
Hepimiz fakirken ve rutubetli bodrum katı
evlerde yaşarken bu davaya adamıştık kendimizi.
Beyazıt’ta başörtülü bacımız için, Filistin
için, Afganistan için eylem yapıp, dayak yerken polisten, bu davaya adamıştık kendimizi.
Burslarımızı denkleştirip kitap alırken ve o kitabı nöbetleşe okurken, Seyyid Kutub’un satırlarında gördüğümüz bu davaya adamıştık kendimizi.
Biz gözü yaşlı gençler, biz heyecanlı gençler,
biz yüreğinde bir büyük hayalin kıpırtısı olan gençler, anamıza hasret sürgünlerde gezerken bu davaya adamıştık kendimizi.
Derdimiz var bizim. Adı ümmet olan bir aşkın derdi var yüreğimizde. Biz dava aşkından başka aşk, dava arkadaşından başka arkadaş bilmediğimiz zamanlarda, bu davaya adamıştık kendimizi.
Bizim bu şehirleri, bu toprakları aşan dertlerimiz vardı. Kimse bizim gibi ağlamadı Hama’ya, Halepçe’ye. Kimse
dizlerini dövmedi bizim kadar Kudüs için, Gazze için.
Biz, acemi bestelenmiş marşlarımızı, karanlık
gecelerde göz yaşlarıyla söylerken bu davaya adamıştık kendimizi.
Sahiciydik, gerçektik, dürüsttük, namusluyduk,
kirlenmemiştik... Tertemiz aile çocuklarıydık. Davet yolunda dökülenleri hiç ama hiç hayal edemezken bu davaya adamıştık kendimizi.
Bu dava gönlünde, aklında, ruhunda tevhid
bayrağı dalgalanan tertemiz gençlerin omuzunda yükseldi.
Bir gün Küdüs’ü, Kabe’yi, Şam’ı, Kahire’yi
özgür kılacağız diye hayaller kurarken; ay başında yetmeyen maaşlarımızla kirayı ödeyemediğimiz zaman bu davaya adamıştık kendimizi.
Biz fakirken çektik çilesini bu davanın, fakirken
aşık olduk bu davaya, fakirken dayak yedik nezarethanelerde. Çocuklarımızı fakirken doğurduk.
Sonraları çetin imtihanlardan geçtik. Keşke
işkenceyle, dayakla, açıkla imtihan olsaydık. Hiç bilmediğimiz yerden hesaba çekildik, parada, makamdan, mevkiden...
Bu davanın çocukları imtihanları kaybetti,
günahlara battı, gaflete daldı ama affeden, bağışlayan, merhamet eden bir Allah’a inandı, onun yolundan vazgeçmedi. Af diledi, gözyaşı döktü, tövbeler
etti.
Bu davanın çocukları düşse de, tökezlese de,
sürünse de bu dava için ağlamaya, bu dava için dertlenmeye devam etti. Bu çocuklar ümmetin evlatlarıdır.
Bu çocukları ne kadar hatalı olursa olsun, zerre kadar davaya katkısı olmayan,
çıkarlarından başka bir şey düşünmeyen insanlara kurban edemeyiz.
Davanın çocuklarını haksız yere siyasete, çıkar ilişkilerine, kişisel kavgalara kurban edemeyiz.
Eğer davanın çocuklarını haksız yere kurban
verirseniz, bugüne kadar verdiğimiz kavganın, ödediğimiz bedellerin, çektiğimiz çilenin ne anlamı kalır? Biz siyaseti ve ticareti bir büyük dava için, Büyük Türkiye hayali için, ümmetin birliği için yapanlardanız.
Davanızın çocuklarını siyaset ve ticarete kurban ederseniz Allah rahmetini keser.
Ali Nur Kutlu