O, GİTTİKTEN SONRA
Gittiğini fark bile etmedin. Zira alev alev yanan gözlerinde hala tartıştığınız yerde kalmıştın. Orada öylece put gibi duruyordun.
Onun yüzüne attığın tokatla birlikte, senin gibi yüreği de çıkıp gitti yerinden. Ayaklarının dibine bir cam vazo gibi düşüp parça parça oldu.
Sen ise onun arkasından hala avaz avaz bağırıyordun. O ise ağlamamak için evden kurşun gibi fırladı gitti. Hep o anı düşünüp senin ona nasıl el kaldırıp vurabildiğini bir türlü aklı almadı.
Oysaki yıllarca aynı yastığa baş koymuştunuz, iyi, kötü bir sürü anınız vardı. Ne kalleşçe bir tavırdı. Üstüne üstlük bu konuda sen haksızdın. Onu aldatmıştın işte.
Delilli, ispatlı, kulakları ile duymuştu. Cebinde açık bıraktığın telefondan onun sesini… Ne o geceyi unutabildi, nede telefonda o şuh kadın ile yaptığınız kahkaha dolu muhabbeti, aklından çıkarabildi. Aslına bakılırsa; sen ona değil de kendine bir tokat atmıştın. Kızıp sinirlendiğin o değildi. Bütün sinirliliğin nasıl oldu da yakalandığın idi. Yakalandığın için kendine, yakaladığı için ona idi beklide hıncın… Nasıl yakalandım diye.
Oysa seni en zor günlerinde bile sırtında taşımıştı. Övünmek için değil, yermek için değil, seni aşağılamak için hiç değil; sadece anlamak için sordu sana. Hangi vicdan yapılanları kolay unutabilir demişti sana.
Adam gibi sen çıkıp gitse idin, sana kal demezdi. Bitti artık diyebilseydin, senin elini öper elleri ile seni yolcu ederdi. Senin ruhunda çapkınlık vardı belki, anlatsaydın ona da eyvallah derdi. Ama onun takıldığı senin vicdanın. Ne kadın olmak ve nede erkek olmanın sorgulaması bu, senin insanlığına yakıştıramadı.
O günden bu yana yıllar geçti. Şimdi ise önüne gelene onu ne kadar sevdiğini söylüyorsun. Ne kadar pişman olduğunu anlatıyorsun. Onun kıymetini bilmediğin için kafanı duvarlara, taşlara vuruyorsun. “Bizi seven birileri araya girip de barıştırırsa ikimizi, bir daha asla üzmeyeceğim onu. Hatta yeni baştan onu kendime âşık ettireceğim.” Diyormuşsun.
Ah be sevgili arkadaş! O; kül olduktan sonra yangına su götürüyorsun. Onun ağlamaktan göz pınarları kurumuş, kan çanağına dönmüş gözlerine şimdi mendil mi veriyorsun? O gece parçalanıp düşmüştü yüreği orta yere, şimdi kırılan parçaları nasıl bir araya toplayıp da kendini yeniden sevdireceksin ona, Kırılan cam kâse bile bir araya nasıl getirilir. Yapıştırsan olur mu?
Bir dahaki yazımda buluşuncaya dek. Kalın Sağlıcakla.
Mustafa Hamdullah ERGİN
mh_ergin@hotmail.com
hamdullahergin@gmail.com
Ofis Tel: 0 264 517 52 90
GSM “ : 0 542 250 44 90
“ “ : 0 264 517 52 90