Yusuf Talha Yusuf Talha Buz

28 ŞUBAT’TAN 15 TEMMUZ’A GİDEN YOL

28 Şubat-Fethullah Gülen-FETÖ Örgütü Zamanla kimin ne olduğu da ne olmadığı da ortaya çıkmış; ak koyun da kara koyun da belli olmuştur. HİZMET’in nasıl HEZİMET’e dönüştüğü ayan beyan ortaya çıktı. HİMMETİ bu ülke insanından alıp HİZMETİ terör devleti İsrail’e ve anavatanları ABD’ye yapanları ve bu millete, devlete, ümmete darbe yapmaya kalkışanları bu millet artık lanetle anacaktır.

 

Şubat ayı gelince biz Müslümanların içini bir hüzün kaplar. Çünkü şubat ayı bizim için şehadet ayıdır. Bu ayda birçok âlim, mücahit, dava adamı insan; Hakk’ın rahmetine kavuşmuş, şehadet şerbetini içmiştir. Az çok mürekkep yalamış, İslami hassasiyet sahibi insanlara sorsanız, ‘’Şubat ayında şehit edilmiş kimler vardır?’’ diye… Sizin için “Esad Erbilî, İskilipli Atıf Hoca, Hasan El-Benna, Malcolm X, Metin Yüksel” ismini bir çırpıda sayacaklardır. Daha bunların yanına birçok isim ekleyebilirler.

Bu sebeple bir türlü şubat ayını pek sevemedik… Ama bütün bunlardan öte şubat ayını sevmememiz için 1997’de öyle bir gerekçe ortaya çıktı ki bu diğerlerinden daha baskın bir sebep belki de… Unutulması, unutturulması imkânsız olan 28 ŞUBAT SÜREECİ…

28 ŞUBAT SÜRECİ; 28 Şubat 1997'de yapılan Millî Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu açıklanan kararlarla başlayıp ‘’Bin yıl devam edecek.’’ denen o darbe süreci… Bu süreçte ne zulümler yaşandı, insanlara ne kumpaslar kuruldu, gözlerinin yaşına bakmadan insanların hayatı söndürüldü!.. Erbakan Hoca’nın başbakan olduğu hükûmet ‘’medya-iş dünyası-asker’’ marifetiyle düşürüldü. Müslümanlara cadı avı başlatıldı. Başörtülü kızlar üniversitelerden atıldı, memuriyetlerine son verildi. Subaylar, eşleri başörtülü olduğu için ordudan atıldı. Kur’an kursları, imam hatipler kapatıldı; Kur’an öğrenmek yasaklandı.

O süreçte tüm Müslümanlar zarar gördü, bir grup hariç… O grup ise bu süreçten daha da güçlenerek çıktı. Hangi grup bu? Tabii ki de Fethullah Gülen’in başında bulunduğu Hizmet (!) Hareketi…

O süreçte Fethullah Gülen ve Hizmet(!) camiası ne yaptı? Nasıl bir tavır takındı? Müslümanlar için ne gibi fedakârlıklar (!) yaptı sizce?

28 Şubat sürecinde üniversitelere başörtülüler alınmazken Fethullah Gülen, ‘’Başörtüsü füruattır.’’ diyor, camianın tüm kızlarına başlarını açmaları salık veriliyordu. Başını açmayanlar, devlet tarafından okullarından atıldığı gibi bunların da ev ve yurtlarından atılıyordu.

Başörtüsü yasaklanıyor, Hizmet(!) hareketinin gıkı çıkmıyor; Kur’an kursları kapatılıyor, kıllarını kıpırdatmıyorlar; imam hatiplerin orta kısımları kapatılıp imam hatipler işlevsiz hâle getiriliyor, bunlar içten içe seviniyordu. Çünkü imam hatiplere gidemeyen öğrenciler, bunların şefkatli kollarına atılmaya mecbur kalacaktı. Nitekim de öyle olmuştur. İmam hatiplerin kapanmasından sonra bunların okulları da okullardaki öğrencileri de katbekat artmıştır.

28 Şubat Süreci, tüm Müslümanlar üzerinden bir silindir gibi geçmişken bunlar, o süreçte zarar görmeyi bırakın, süreçten muazzam bir şekilde kârlı çık/arıl/mışlardır. 17-25 Aralık ihanetinden sonraki süreci ‘’28 Şubat’tan beter!’’ diye nitelendirmelerinin sebebi de budur. O süreçten hiç zarar görmemiş olan bu camia için ipliklerinin pazara çıktığı şimdiki süreçle 28 Şubat süreci hiç aynı olur mu? Tabii ki de bu süreç, onlar için 28 Şubat’tan çok daha beterdir. 28 Şubat süreci; Hizmet camiası dışındaki Müslümanlar için KAYPAK, onlar için BALLI KAYMAK bir zemin ve zamandı.

Zamanla kimin ne olduğu da ne olmadığı da ortaya çıkmış; ak koyun da kara koyun da belli olmuştur. HİZMET’in nasıl HEZİMET’e dönüştüğü ayan beyan ortaya çıktı. HİMMETİ bu ülke insanından alıp HİZMETİ terör devleti İsrail’e ve anavatanları ABD’ye yapanları ve bu millete, devlete, ümmete darbe yapmaya kalkışanları bu millet artık lanetle anacaktır.

Ve 15 Temmuz!..

15 Temmuz akşamında 22.30 civarlarında uyanıkken bir kâbus görmeye başladık. Önce her şey kötü bir şaka gibiydi. İstanbul'da köprülerin tutulması, havaalanlarının ve belli başlı polis merkezlerinin basılması, TRT'nin ele geçirilip ekranlardan bildiri okutulması vb. olaylar arka arkaya gelişmeye başlayınca olayın ciddiyeti iyice ortaya çıkmaya başladı.

Sonrasında özellikle Ankara'da alçaktan uçan F16'lar, halkın üzerine sürülen tanklar, halkın üzerine ateş açan helikopterler, meclisi ve önemli bazı noktaları bombalayan uçaklar!..

Olayın bir darbe girişimi olduğu netleştikten sonra ilk düşündüğüm şey, Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın rehin alınıp alınmadığıydı. İlerleyen dakikalarda özellikle Cumhurbaşkanımızın güvende olduğu ve olayları takip ettiği anlaşıldı. O zaman rahatladım ve bu kalkışmanın başarılı olmasının mümkün olmayacağını düşündüm. Çünkü Cumhurbaşkanımızın hiçbir şekilde meydanı bu çapulculara bırakmayacağından, şehadet şerbetini içmeden mücadeleden vazgeçmeyeceğinden emindim. Nitekim Cumhurbaşkanımız, TV'lere bağlanarak halkı meydanlara davet etti ve kendisinin de meydanlarda halkın içinde olacağını deklare etti. O andan itibaren de olayların seyri değişti!..

Şükürler olsun ki 200'den fazla şehit vermemize, birçok maddi zarara rağmen darbe girişimi dört saat gibi çok kısa bir sürede bertaraf edildi. Darbe girişiminin bertaraf edilmesinde başta Cumhurbaşkanımızın cesareti, liderliği, hızlı karar verip uygulaması; başbakanımızın ve kabinenin dik duruşu, milletimizin cesaretle tankların, uçakların, askerî araçların üzerine gitmesi etkili oldu. Bu bir milattır; bundan sonra hiçbir çete, cunta, darbeci, bu millete rağmen darbe yapmaya cesaret edemeyecektir; etse de başarıya ulaşamayacaktır.

Ancak darbe savuşturulduktan sonra sosyal medyada dikkat çeken, insanı hayrette bırakan paylaşımlar yapıldı. Şehit olan yüzlerce vatandaşımıza değil de darbeye katılan ve ölen birkaç askere ağlayanlar... Darbecilerin vahşetini dile getirmektense darbeye karşı çıkanların öfkeyle yaptığı birkaç davranışa dikkat çekerek algı operasyonu yapanlar... Güya birkaç erin halk tarafından darp edilmesine üzülüyor gibi gözüküp darbeyi savuşturan kahraman milletimize hakaretler yağdırdılar. Doğrudan "Darbenin başarısız olmasına üzüldük." diyemedikleri için de dolaylı yoldan darbeyi desteklediler. Darbeden sonra dikkat çeken bir başka detay da şu: Paralelci olduğu şüphe götürmeyen, ciğerine kadar bildiğim ETHULLAHSEVER birçok kişinin darbe başarısız olunca DARBESAVAR gibi sokaklara çıkıp halkın içine karışmasıdır. Bunlar için de hem milletimiz hem devletimiz gereğini yapmalıdır. Bunları artık bu milletin içinde ve devlet kurumlarında barındırmamak gerekir.

Son olarak Rabbim, bu millete bir daha böyle günler yaşatmasın!.. Darbe güzelmiş, ancak darbecilere millet darbe yapınca güzelmiş!..

Hasan Sabbah, FETÖ, Haşhaşiler ve Recep Tayyip Erdoğan

Hasan Sabbah’ı bilirsiniz. Fedailerini duymuşsunuzdur. Fedailerini haşhaş kullanarak kendine kul köle ettiğini de okumuşsunuzdur bir yerlerde. Dolayısıyla "Haşhaşi" kelimesini de özellikle 17-25 Aralık darbe girişiminden sonra duymamış olamazsınız. Çünkü Cumhurbaşkanımız, FETÖ teröristleri için "Haşhaşi" sıfatını kullanıyor her gittiği yerde. Özellikle şu melun 15 Temmuz darbe kalkışmasından sonra FETÖ teröristleri için bu kelimenin biçilmiş kaftan olduğu, onları bu isimlendirme dışında başka şekilde tarif etmenin de mümkün olmadığı iyice ortaya çıktı.

Şöyle bir hikâye anlatılır:

Hasan Sabbah, kartal yuvası bir kale olan Alamut Kalesi'nde oturuyor. O zamanın Selçuklu Sultanı, bu Hasan Sabbah’ın peşine kelle avcılarını göndermiş. Hasan Sabbah’ın kellesini istemiş. Gel zaman git zaman Hasan Sabbah’ın elçisi, Sultana gitmiş saraya. Elçi gelmiş ve “Sultana bir lafımız olacak.” demiş. Sultan “Buyur söyle!” demiş. Elçi bakmış şöyle, “Bu kalabalıkta olmaz.” demiş. Sultan kalabalığı göndermiş. Elçi, “Bu korumalar da gitsin, lafım sana.” demiş. Sultan, iyice merak etmiş; korumaları da göndermiş. O zaman elçi sultanın yanındaki iki kölemen korumaya bakarak onları da gönder demiş. Sultan, ”Onları göndermem, onlar benim oğullarım, en çok onlara güvenirim. Biz üçümüz bir kişiyiz.” demiş. Haydi, söyle yahut da git. O zaman elçi, o iki Kölemen korumaya dönerek “Size kılıçlarınızı çekin ve hükümdara kıyın desem ne yaparsınız?” demiş. İki adam, tereddüt bile etmeyip kılıçlarını çekerek “Emrin olur!..” demiş. Bunun üzerine elçi, arkasına bile bakmadan çekip gitmiş. Ertesi gün Sultan, Hasan Sabbah’ın peşine gönderdiği kelle avcılarını geri çağırmış.

Bu hikâyedeki durumla darbe girişimi sırasında öğrendiklerimiz ne kadar örtüşüyor!.. Cumhurbaşkanımızın en yakınındaki başyaveri FETÖ'ye bağlı bir terörist!.. Genelkurmay Başkanı'nın en yakınındaki yaveri ve özel kalem müdürü FETÖ'ye bağlı bir terörist!.. Devlet adamlarının sırtını dayadığı, belki de en fazla güvenip her şeyinin emanet ettiği en yakınındaki birçok bürokrat, FETÖ'ye bağlı bir terörist... O örgüt liderinden birisi gelse devlet adamlarımızla görüşmek istese ve o sırada Cumhurbaşkanı'na, Genelkurmay Başkanı'na veya bir devlet adamına kıyın dese kıyacak Haşhaşi doluymuş çevreleri...

Rabbim, devletimizi de, yöneticilerimizi de, milletimizi de bu Haşhaşi terör örgütünden korumuş. Bu kadar yakınımızda, içimizde, en kritik noktalarda olup da onların darbe girişiminden kurtulmuş olmak sadece Rabbimizin inayetiyle açıklanabilir, Rabbim yardım etmiş bu millete... Başta devlet yöneticilerimiz olmak üzere tüm milletimize düşen görev, bundan sonra bu Haşhaşi teröristlere ve onların destekçilerine toplum içinde yaşam hakkı vermemek!.. Bunlar, bu süreçte milletin içinden tamamen temizlenmezse bir daha temizlenemez.

Bunlar ayrık otu gibi arsız, böğürtlen dikeni gibi teklifsiz; dalının değdiği yere kök salıyorlar. Bir tanesi yanlışlıkla bir yere yerleşse kısa süre içinde orayı ele geçiriyorlar, onun için bunlara hiç fırsat vermeyeceğiz.

Sözün özü:

Böyle FETÖ gibi örgütlerin toplumda yer bulup milletin başına bela olmaması için imam hatiplere ve imam hatip nesline büyük görevler düşüyor. Birilerinin bu milletin dinine, inancına, değerlerine kastetmemesi için; başka birilerinin bu milleti sahte din anlayışıyla, sahtekâr hocalarla, yalancı hizmetlerle aldatmaması için imam hatip neslinin çok çok donanımlı, birikimli, bilinçli olması gerekiyor.

Hamdolsun ki 28 Şubat sürecinde orta kısmı tamamen kapatılıp lise kısmı boşaltılan imam hatiplerimiz yeniden kendini buluyor. Nicelik olarak her geçen gün artan okullarımızı, nitelik yönünden güçlendirmek de öncelikle öğretmenlerimize, öğrencilerimize ve idarecilerimize düşüyor. Sonra bizleri desteklemek de saygı değer velilerimize ve devlet büyüklerimize…

Yeniden imam hatip ruhunu diriltmek, kalifiye imam hatip nesilleri yetiştirmek için hepimiz elimizi taşın altına koymalı ve sorumluluk almalıyız!..

Haydi bismillah!..

#28-subat #feto #15-temmuz #darbe #basortusu #imam-hatip-lisesi #imam-hatip

YAZARIN SON YAZILARI

Adamlık Üzerine

Adamlık Üzerine

Adam olamayanlar, adam olamamalarının hıncını "adam" kelimesinden çıkarıyorlar. Adamlık makamına çıkamadıkları için adamlık kelimesini lügatten, kitaptan, hayattan çıkarmaya azmediyorlar. Bir insan, adam kelimesinden nasıl bu kadar rahatsız olur? "Adam" kelimesini açıp TDK'den anlamına bir kez bile bakmamışlar sanırım. Sözlükteki ilk anlamı "insan"dır. Yani "adam olmak" öncelikle "insan olmak"tır. İnsandan sonra "erkek kişi" anlamına gelir.
Öğretmenlik, Eğitim, Çocuk ve Aile

Öğretmenlik, Eğitim, Çocuk ve Aile

Eğitimde okul-aile-öğretmen koordinasyonu iyi sağlanmalı, aileler çocuklarını "Sütten çıkmış ak kaşık." olarak görmemelidir. Çocuklarıyla daha iyi iletişim hâlinde olmalı, bir sorun olduğunda öğretmeni, eğitim kurumunu suçlamamalı; öğrencideki sıkıntıları gidermeye çalışmalıdır. Aile, kendi sorumluluklarını öğretmene, eğitim kurumuna yıkarak istediği sonucu elde edemez. Hiçbir öğretmen, anne ve babanın; hiçbir eğitim kurumu aile kurumunun yerini tutamaz.
İhanet ve Hain

İhanet ve Hain

İhanet denilince tek bir ihanet, hain denilince tek bir hainlik yoktur. İhanetin ve hainin envai çeşidi vardır.
ERKEKLEŞEN KADINLAR VE KADINLAŞAN ERKEKLER

ERKEKLEŞEN KADINLAR VE KADINLAŞAN ERKEKLER

Sokaklarda, caddelerde kadına benzemeyen kadınlar, erkeğe benzemeyen erkekler kol geziyor. Kadınlar, hâl ve hareketleriyle, söylemleriyle gittikçe erkekleşiyor. Erkekler ise aynı şekilde hâl ve hareketleriyle, söylemleriyle gittikçe kadınlaşıyor. Korkarım ki yakın zamanda bu iki karşı cins, birbirine benzeye benzeye birbirinden farksız olacak ve orta noktada buluşacak. "Kadın, erkeğin yaptığı her şeyi yapabilir.’’ diye diye kadın fıtratından, nezaketinden, zarafetinden, nahifliğinden, uzaklaşmış ucube erkeğimsiler ortaya çıkardılar. "Erkek; centilmen olur, kılsız olur, tüysüz olur." vb. diye diye erliğinden, heybetinden, liderlik özelliğinden soyutlanmış, uzaklaşmış ucube kadınımsılar ortaya çıkardılar.
DİLİM SENİ DİLİM DİLİM DİLEYİM

DİLİM SENİ DİLİM DİLİM DİLEYİM

Hayatı boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalamak için bir "Haçlı Birliği" oluşturmaya çalışan, tam bir İslam düşmanı olan İngiliz Gladstone, “Türklerin elinden Kur’ân-ı Kerim’i almadıkça onları yenemeyiz.” demişti. Onlar, bunu kendileri başaramadı ama yerli işbirlikçileri bu yolda çok büyük mesafeler kat ettiler.
EĞİTİM, ÖĞRETMEN, MÜFREDAT VE ÖĞRETMENE, EĞİTİME BAKIŞ AÇISI

EĞİTİM, ÖĞRETMEN, MÜFREDAT VE ÖĞRETMENE, EĞİTİME BAKIŞ AÇISI

Herkesin çocuğu kral, kraliçe; herkesin çocuğu sütten çıkmış ak kaşık... Peki, bu kadar sorunlu çocuk kimin? Çocuklarımızın doktor, mühendis, avukat olmasını değil de insan olan bir doktor, bir mühendis, bir avukat olmasını istiyorsak çocuklarımızı iyi tanımalı, olumsuz özelliklerini törpüleye törpüleye, olumlu özelliklerini ön plana çıkara çıkara çocuklarımızı eğitmeliyiz. Çocuklarımızın başarılı olmasından önce insan olmasını istemeli, en azından başarısı için gösterdiğimiz çaba kadar insani özelliklerle donanması için çaba göstermeliyiz.

GENEL BİLGİLER

Geyve Otobüs Saatleri

Geyve Otobüs Saatleri

Geyve - Adapazarı, Adapazrı Geyve Otobüs sefer tarifesi. Geyve otobüsü kaçta kalkıyor? Adapazarından son Geyve Otobüsü, Sefer tarifesi, geyve koop otobüs