GÖNÜL COĞRAFYAMIZ
Dünya üzerinde her ülkenin resmi, siyasi sınırları vardır. Ülkelerin egemenliği ve otoritesi, sınırları içerisinde geçerlidir. Bazı ülkelerin etki alanı, siyasi sınırlarının çok ötesindedir. Türkiye, bu ülkelerden biridir.
Etki alanı siyasi sınırlarının ötesinde olan ülkeler, bu güçlerini ya geçmişlerinden yada sahip oldukları güçlerinden alırlar. Türkiye, hem geçmişinden hem sahip olduğu gücünden dolayı sınırlarının ötesinde bir etki alanına sahiptir. Türkiye’nin etki alanı, aynı zamanda bizim gönül coğrafyamızdır.
Nedir gönül coğrafyası?
Neden gönül coğrafyası?
Gönül coğrafyası, binlerce yıllık tarihimizde atalarımızın at koşturduğu, devlet kurduğu, yerleşip hayat sürdüğü, günümüzde bile varlığını sürdüren çeşitli mimari eserlerle süslediği, iz bıraktığı yerlerdir. Gönül coğrafyamız, burnumuzda, gözümüzde tüten, etnik ve dini, kalbî ve zihnî bağlarla bağlı olduğumuz yerlerdir; ‘‘bizim/di’’ dediğimiz, sevdiğimiz, sempati beslediğimiz, özlediğimiz yerlerdir. Gidilesi, görülesi yerlerdir.
Ortaasya, ata yurdumuz.
Balkanlar, evlad-ı fatihan yurdu.
Hicaz, peygamber efendimizin soluklandığı yurt.
Kuzey Afrika, Ortadoğu. Tüm bunlar, gönül coğrafyamızın farklı parçaları.
1000 yıl evvel Asya’dan geldik, Anadolu’da konakladık, vatan edindik, durmadık. Suriye, Irak, Filistin’e uzandık, yayıldık. Arabistan’a, Kuzey Afrika’ya uzandık, yerleştik, izler bıraktık. Balkanlara açıldık, Avrupa’nın ortalarına kadar vardık. Her birinde ecdadın hatıraları, izleri var. Oralar, gönlümüzde, aklımızda; hafızamız, oraların öyküleriyle dolu.
Oğuz Kağan’ın yeri, ilk Türk başkenti sayılan Ötüken, Moğolistan topraklarında, Çin’e yakın.
Mezhep imamımız Maturidi’nin, ilk Türk sufisi Hace Ahmet Yesevi’nin, hadis alimi Buhari’nin yeri, Semerkand, Orta Asya’da, Özbekistan topraklarında; orada daha nice ulularımız, bilgelerimiz var. İbn-i Sina, Harezmi, Farabi o topraklarda doğdu, büyüdü.
Kırım, girayların memleketi, Karadeniz’in kuzeyinde, Rusya’ya komşu.
Kafkaslar, bizim, Anadolu’ya girişte kuzey kapısı.
İran, Büyük Selçukluların yurdu; halen Azerilerin yoğun yaşadığı yerlerdir.
Irak ve Suriye, Anadolu’dan önce at koşturduğumuz, topraklar.
Suriye, Süleyman Şah’ın kabrini bağrında tutar.
Irak’ta ilk Türk kenti, Samarra; mezhep imamımız İmam-ı azam’ın kabri, Bağdat’ta.
Filistin, peygamberler şehri; Kudüs ve Mescid-i Aksa’yı bağrında tutar.
Mısır, Tolunoğullarının, Ihşitlerin, Memlüklerin yurdu; Devlet-it Türkî’dir Memlükler. Mısır, Yavuz Sultan Selim’in emanetidir.
Cezayir ve Tunus, Kaptan-ı derya Barbaros Hayrettin Paşa’nın hakim olduğu, beylik kurduğu yerler.
Batı Trakya, Selanik, cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün doğduğu kent; bugün Yunanistan’da.
Bosna, Makedonya, Kosova Balkanlarda. Sultan I.Murat’ın, Yıldırım Bayezid Han’ın, Fatih’in yadigarı o topraklar. Sultan I. Murat’ın savaş meydanında şehit düştüğü ve defnedildiği yerdir Kosova. Nice pehlivanlar yetişmiş Balkanlarda. Akıncılar at koşturmuş, at sulamış Tuna’da. Tuna, şarkılarda, şiirlerde, halen dillerde, gönüllerde.
Afganistan, Gaznelilerin toprağı, Gazneli Mahmut’un yaşadığı yer.
Mekke ve Medine, Hz. Peygamber’in, sahabenin hatırası şehirler, Arabistan’da…
Saymakla, söylemekle, anlatmakla bitmez. Araştıran elbette ki daha fazlasını da bulur, bilir, öğrenir.
Gönül coğrafyamız dediğimiz bu yerler, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Forsunu süsleyen 16 Türk devletinin, Hun, Göktürk, Harzem, Uygur, Karahanlı, Gazneli, Selçuklu ve Osmanlı Devleti’nin kurulduğu, yaşadığı topraklardır. Cumhuriyetimizi kurarken gönül coğrafyamızdaki insanların, madden ve manen bize olan yardımları unutulmamalı. Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda şehit düşmüş insanların büyük kısmı, bugünkü siyasi sınırlarımızın ötelerinde doğmuş, yaşamış insanlardı, gönül coğrafyamızın insanları idi. Gönül coğrafyamızla bağımız, kopmamalı, canlı tutulmalı, geliştirilmeli.
Gönül coğrafyamız, ecdadın bıraktığı nice eserlerle dolu. Ecdat, yaşadığı, yönettiği toprakları vatan kıldı, çeşitli eserlerle süsledi, bezedi; köprüler, camiler, kervansaraylar, hanlar, çarşılar, medreseler, tekkelerle donattı. Bunların her biri, ayrı bir kültürel miras; adeta o toprakların tapusu hükmünde kıymetli eserler. Türk’e ve İslam’a düşman olanların yok etmek, silmek, unutturmak istediği eserler var oralarda, onlara sahip çıkılmalı. O eserler, gönül coğrafyamızla olan bağlarımızın somut örnekleridir; gezilmeleri, görülmeleri gerekir. Bu bakımdan değerlidirler.
Gönül coğrafyamızda, bugün, elliye yakın devlet var; bunların önemli bir kısmı dindaş, soydaş, akraba milletlerin devletleri. Bu devletlerle bağlarımızı geliştirmemiz, güçlendirmemiz hem onlar hem bizim için gereklidir, faydalıdır. 60 senedir alınmadığımız Avrupa Birliği hayalinin peşinde koşacağımıza gönül coğrafyamızdaki devletlerle bağlarımızı geliştirseydik, bugün, dünyada ve bölgemizde birçok şey bizler için daha iyi olurdu. Bunun için halen geç değil!
Eğitim, kültür, ekonomi politikaları ile, sivil toplum dernekleri ile, yardım kuruluşları ile devlet destekli, devlet aklı ve iradesi ile var olan bağlar somut, reel işbirliğine dönüştürülmelidir. Bu hedef uğruna yapılanlar tarihi, coğrafyayı, siyaseti, toplumları, dünyayı değiştirecek, daha bir güzelleştirecektir. Bu bir ihtiyaçtır. Bu, tarihin bizlere çağrısıdır.
#gonul-cografyamiz