Süper Gücün Süper Çöküşü…
1990`lı yılların başlarında çift kutuplu dünyanın devasa bir kutbu kabul edilen Sovyet Sisyalist Cumhuriyetler Birliğini dağilmasıyla birlikte dünyanın tek süper gücü olarak ABD kabul görmüş oldu ve bunun adına da kıymeti kendinden menkul „Yeni Dünya Düzeni“ ismi verildi. Dünyanın jandarmalığını yapmakta olan adına süper güç denilen bu devasa ordu ve paraya sahip olan bu devlet önceleri en azından görüşmeler yoluyla bazı ülkeleri işgal ederken artık kimseye sormadan dilediği ülkeyi dilediği gibi işgal edebilmekte dilediği gibi zulüm yapabilmektedir. Özellikle 2001 ikiz kuleler krizinden sonra baba Buschùn itirafı ile modern haçlı seferlerinin planlayıp uygulamaya koyma vazifesini üstlenmiş oldu. Geçtiğimiz günlerde bir Amerikan politikacı İran için „haydut devlet“ tabirini kullandı. Bu tam da „ merd-i kıpti şecaat erzedeyim derken sirkatin söyler“ sözünde olduğu gibi…
Zira bugün artık çok açik bir şekilde belli olmuştur ki dünya üzerinde iki adet haydut devlet vardır. Bunlardan biri yavru haydut devlet İsrail. Diğeri ise baba haydut devlet AmerikadIr. Bu devasda devletin zaten kuruluşu da kann üzerine kurulmuştur. Başkalarının felâketi üzerine saadet bina etmek görece mümkün olsa bile „küfür ilelebet devam edebilir ama zulüm ilânihâye devam edemez“ ilkesinden hareketle bu haydut devletin sonsuza kadar eşkiyalık yapamayacağı açıktır.
Bu haydut devletin kuruluş aşamasında çok güçlü bir sözlü kültür ve medeniyetin sahibi olan ok ve mızrak dışında silahları bulunmayan kızılderili milletini ateşli silahlarla vahşice yok ettiğini hatırlatmaya bile gerek yok. Bu haydut devletin Vietnam sendromundan bahsetmeye de gerek yok. Daha dün Afganistan`da müslümanlara yaptıkları zulüm bugün bile bütün şiddetiyle devam ediyor. Taliban akılsız bir güruhu modern silahlarla donatıp Afganistan‘ a saldırtan bu haydut devlet sonrasında kendi yetiştirip eğitip donattığı bu güruhu terörist olarak damgalamıştır. Sonrasında Saddam’ı kötü adam ilân edip ( Saddam tabi ki zalim bir adam ama bunu tayin etmek haydutların işi ve hakkı olmasa gerek) kimyasal silah yalanı uydurup Irak topraklarına saldırmış ve güzelim memleketi harabeye çevirmiştir. 8 yıl bu topraklarda tepinen haydut Coni ler arkalarında yerlerinden yurtlarından edilmiş milyonlarca insan, yaklaşık olarak 1,5 milyon cenâze, yüzbinlerce tecavüz vakası bırakmışlardır. Dünya’dan yeterince ses çıkmayınca iyice azgınlaşan bu haydut devlet özellikle Donald Trump denen çatlak adam iş başına gelince zıvanadan çıktı. Sahibinin sesi olan Suudi Amerikalı Araplarla kılıç dansı yaptıktan hemen sonra yavru haydut devletin tehlike içinde olduğundan bahisle hemen müslümanlar için mübârek bir belde olan ve asırlardır müslümanlara ait olan ve eşkiyanın işgalinde bulunan Kudüs şehrini haydutların merkezi olarak ilân etme küstahlığına kalkıştı. Kendisini müslüman olarak tarif eden güya müslüman ülkelerin yöneticilerden bazıları sadece kem-küm etmekle yetinirken Türkiyemizden yiğit ve cesur bir adam gücünün en az yüz katı oranında bir gücü zekâsı, imanı ve dehasıyla harekete geçirerek bazı gönü beş para etmez idarecileri bile ikna ederek İstanbul’da toplamak suretiyle en azından bütün dünya’ya güçlü bir ses verilmesi sağlnmış oldu. Ve netice de dünya beş’ten büyüktür ilkesini düstur edinen bu uzun adam bütün kuralları bu beşli çete tarafından belirlenmiş olan „Bir leş-miş Milletler“ organizasyonunda bile Amerikayı büyük bir hezimete uğratabilmiştir. 128 ülke Amerika aleyhine oy verebilmiştir. Doğurduğu pratik bir sonuç olmasa da bu yenilgi ABD’yi ülkemize düşman etmek için yeterli olmuştur. Aslında müttefik gibi sofistike laf salatalarına rağmen ABD ülkemizin ve bütün müslümanların iflâh olmaz bir düşmanıdır. Sadece artık bunu küstahça açıktan söylemeye başlamışlardır. Görünüşte bu aleyhde bir durum gibi gözükse de açiktan düşman olduklarını söylemeleri müslümanlar olarak bizim lehimizedir. Zira bizim sade vi sıradan vatandaşlarımız nedense ABD’ye karşi hep sempati içinde olmuşlardır. Bu ülkede bir zamanlar sadece maksist-sosyalist yoldaşların ABD ve dolayısıyla emperyalizm düşmanı olduğu yalanı anlatılmıştır. Ancak şimdilerde marksist eskilerinin habire Türkiye düşmanlığı ve ABD ve dahi terörist seviciliği bildirileri yayınlamakta olduklarına şahit olmaktayız. Tabi bu bildirileri kaleme alıp altına imza koyanları akademisyen-sanatçı ve entellektüel namlarıyla anmak utanç verici bir hadisedir. Bunlara aydın değil dense dense karanlık kafalı, postal yalayıcısı eski maksist bozmaları denilebilir. Esas emperyalist tam da bu kafalardır. Haydut devlet Amerikanın ileri karakolunda ileri gözetleyici mesabesindedirler.
Haydut Amerika son olarak Suriye’de PKK denen cani ve katil terör örgütünü silahlandırıp kendisine işbirlikçi olarak tayin etti. Kiralık katillerden oluşan bu katil örgüt artık Amerikan çıkarları için Türk ordusuna karşı savaşmak niyetindedir. Niyetindedir diyorum zira bu katil güruhun yiğitçe Mehmetçiğin karşısına çıkma cesareti yoktur. Kimse kabul etmese de aslında ordumuz Afrin’de bizzat ABD ile savaş halindedir. Demekki cesaret olursa ABD ile de savaşılabilirmiş. Eyvah! Yandık! Gibi salya-sümük ağlamaya gerek yok. İnanıyorsanız üstün olan sizsiniz şekilinde bir ilkenin va’z edildiği bir inancın sahipleriyiz. Evet Türkiye Amerka ile de onun ileri sürdüğü çapulcularla da savaşabilir. YPG denen örgütün militanları kendilerini tıpkı „ ben kendimi yahudilerin sofrasından dökülen kırıntıları yemek isteyen bir köpeğim“ diyen Martin Luther gibi hissetmektedirler. Dolayısıyla korkak Amerikan Conileri bu lağım farelerinden daha cesur asla değillerdir. Korkmaya gerek yok. Sadece salt çıkarlar değil de insanların huzuru-barış ve istikrar, bayrak, vatan, ezan vebenzeri ulvi amaçlar için savaşıyorsanız korkmaya gerek yok. Evet bu yiğit adam sayesinde milletimize de özgüven gelmiştir. Bu özgüven sayesinde memleketimizi çik daha parlak ve güzel günler beklemektedir. Bizim umudumuz bu noktada çok tazedir ve buna inacımız tamdır. Kehânetle işim olmat ama iyi bir tarih okuyucusu olarak şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki süper güç ABD’nin çöküşü de süper olacaktır. Zira değişmez bir sosyal kanun şöyle der: „Zulüm ile abâd olanın sonu berbat olur.“