Cuma Hutbesi-MİLLİ VE DİNİ DEĞERLERİMİZ
İslâm Dini, “tevhîd” esasına dayanır. Tevhîd, âlemlerin Rabbi Yüce Allah’ın varlığına, birliğine, zât, sıfat ve fiillerinde eşi, benzeri ve ortağı bulunmadığına ve yalnız O’na ibadet etmek gerektiğine inanmak demektir. Böyle bir imanı telkin eden İslâm Dîni, Müslümanlar arasında sevgi ve saygıyı, birlik ve beraberliği emreder. Renk, ırk, dil, bölge ve düşünce farklılığını, çeşitli kültür ve medeniyetler kurma, tanışma ve gelişme vesilesi sayar.153.
Hep uyumlu ve uzlaşıcı olmayı ister. Ancak, toplumun dini ve milli değerlerini sarsmaya yönelen her türlü bozgunculuğu, ayırımcılığı ve bölücülüğü kesin olarak reddeder. Yüce Allah(C.C.), bu gerçeği şu ayetlerde dikkat çekici bir üslupla ortaya koyar ve bizi uzlaşmaya davet eder: “Hep birlikte Allah’ın ipine Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin...”, “Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz elden gider”. “Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın“.
Değerli Mü’minler!
Görüldüğü üzere bu ayetlerde vurgulanan esaslar, millet ve devlet olmanın birer gereğidir. Müslüman bir millet olarak, milli hasletlerimize ve dini inançlarımıza ters düşen görüş ve iddialar, kimler tarafından ortaya atılırsa atılsın, bunlara itibar etmemek gerekir. Fikir ve inanç özgürlüğü, bu tür görüş ve iddiaların ortaya atılması için bir gerekçe olamaz. Zira fikir ve inanç özgürlüğü, her akla geleni söylemeyi, toplumun birlik ve beraberliği sarsacak iddialar ortaya atmayı değil, bilakis başkalarına faydalı olacak dengeli fikirler üretmeyi gerektirir. Yüce Allah, her güzel konuşan ve hoş görünen kişiye, doğruluğuna emin olmadan inanılmaması konusunda bizi uyarmakta ve mealen şöyle buyurmaktadır:
“İnsanlardan öylesi de vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri, senin hoşuna gider. Bir de kalbindekine (sözünün özüne uyduğuna) Allah’ı şahit tutar. Halbuki o, düşmanlıkta en amansız olanıdır. O, (senin yanından) ayrılınca yeryüzünde bozgunculuk yapmağa, ekin ve nesli yok etmeye çalışır. Allah ise bozgunculuğu sevmez. O’na “Allah’tan kork!” denildiği zaman gururu O’nu daha da günaha sürükler. Artık böylesinin hakkından cehennem gelir. O ne kötü yerdir!”.
Aziz Kardeşlerim!
Unutmayalım ki, bizi ayakta tutan, milli ve manevî değerlerimizdir. Dün olduğu gibi bugün de, birlik ve beraberliğimizi bozmaya, kutsal değerlerimizi sarsmaya çalışanlar bulunabilir. Bunlar, kendi sinsi emellerine ulaşmak için her şeyi mubah görür, her kılığa bürünür, hatta bu amaçla dini bile kullanabilirler. Son günlerde bazı yörelerde, İncil’i tanıtmak, insan severlik ve dünya barışını sağlamak gibi maskeler altında bazı bölücü propagandaların ortaya çıktığı çeşitli haber kaynaklarından öğrenilmektedir. Bunlar, “Dünya barışının sağlanması, insanlık âleminin birliği, gerçeğin araştırılması, din birliğine gidilmesi, peygamberlerde ilâhlık sıfatının bulunduğu, dünyanın son bulmayacağı, kıyametin kopmayacağı, cennet ve cehennemin birer sembol olduğu ve namazın da sabah, öğle ve akşam vakitlerinde kalben Allah’ı anmaktan ibaret bulunduğu...” gibi bâtıl ve hayalî iddialarla, aziz milletimizin nezîh inancını bulandırmaya ve böylece birliğimizi bozmaya uğraşmaktadırlar.
Bunlar, sağduyu sahibi milletimizin sağlam ve sarsılmaz imanı karşısında elbette tükeneceklerdir. Çünkü Müslüman milletimiz, kesin olarak bilmektedir ki, son ilahî kitap Kur’an-ı Kerim, son Peygamber de Hz.Muhammed (s.a.v.)’dir. Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hak meâlen: “İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar, sizi parça parça edip, doğru yoldan ayırır. İşte bunları, sakınasınız diye Allah size emreder” buyurarak, Kur’an’ın çizdiği dosdoğru yolu göstermiş ve bu yoldan sapmanın, parçalanarak haktan sapmak olduğunu bildirmiştir.
Mustafa Hamdullah ERGİN
GEYVE HABER
Kaynakça: Kur'an-ı Kerim; Âl-i İmrân, 3/103. Enfâl, 8/46.
Âl-i İmrân, 3/105. Bakara, 2/204-206. En’âm, 6/153.
#