Yoldaki İşaretler (2)

Bilgi inanç ve eylem bütünlüğüne yapılacak katkılar bugün ; ümmetin nüvesi olacak Kur'an neslini oluşturmada çok büyük önem arz etmektedir.

İlahi emirlerin gerçekleştirilmesinde sağlam teminatlardan biri de İslam toplumudur. Çünkü bu toplum islami düşünce temeli üzerine kurulur ve Allah’ın buyruklarına uygun hareket eder. Her türlü ihmal ve aşırılıkta bulunanın değil, tüm toplumun başına bir felaketin geleceğini bilirler.


İşte biz bu düzenin gölgesinde var olan mükemmel ve kapsamlı adaletin gerçekleşmesi için bu düzeni hakim duruma geçirmek zorundayız.


...O...


Bizler bu dini insan hayatında gerçekleştirmek için çalışmak zorundayız. Çünkü bu din, insan zaafının sonuçlarından uzak olduğu gibi, insanların cehalet ve kusurlarının sonuçlarındanda uzaktır. O, kanunları koyan, insanla birlikte bütün bir kainatın yaratıcısıdır. Bu insanı düzeltici ve ona uygun şeyleri bilen, yapısının niteliklerinen haberi olan ve yerkürenin, tüm kainatın insanlarca bilinmiyen yönlerini, ilşkilerini ilen Allah buyurmuştur bu düzeni. Bütün bu durumlar bu düzende göz önüne alınmıştır.


İnsanların hayatını düzenleyici kurallar koyarken göz önüne alınması gereken bu faktörleri ne toplumlar ve ne de kişiler bilemezler, ayrıca hiç bir dönemde de bilmelerine imkan yoktur. Çünkü bunların bililnebilmesi için insan tarihinin geçmiş ve gelecek, ve şimdiki durumunun bilinmesi, insanlığın bütün deneylerinin ve olayların göz önünde tutulması gerekir ki, bu da insan için imkansız bir şeydir. Bu faktörlerden bir kısmının bilinebilmesi için de insanı kuşatan bu kainatın gizliliklerinin bilinmesi gerekir ki, bu da imkansız bir durumdur. Çünkü insanın anlayış gücü sınırlıdır. Öte yandan insanın -kainatın gizliliklerini bilmek şöyle dursun- göz önünde tutulan olaylar ve deneylerden kesin sonuçlar çıkarması da düşünülemez. Çünkü mutlak manada eksiksiz bir kişiliğe sahip değildir, hırs ve zaaafların etkisi altında kalmaya mahkumdur. İşte insan bu faktörleri bilemediği için hayatı düzenleyen kurallar koyma yetkisine sahip olamaz. Bunun için Allah bu konuda şunları söylemiştir.


“Eğer gerçek onların heveslerine uysaydı, gökler, yer ve onlarda bulunanlar bozulup giderdi. Onlara, kendilerine öğüt veren bir şey getirdik. Onlar ise öğütlerinden yüz çevirirler.” (Mü’minun: 23/71)


“Sonra ey Muhammed! Seni de din konusunda bir şeriat sahibi kıldık, ona uy, bilmeyenlerin heveslerine uyma.” (Casiye: 45/18)


İnsan için düzen koymanın gerek duyduğu mutlak ilme hiç bir insan sahip olmadığı için, kendi ihtisas alanı dışında olan bir işe karıştığından ancak cehalet ve hırsını göstermiş olur. Bununla birlikte uluhiyyetin özelliklerinden birine de ortak olmuş olur ki, bu da büyük bir yanlışlık ve şerdir.


...O...


Bizler bu düzeni gerçekleştirmeye çalışmakla yükümlüyüz. Çünkü ancak bu düzende insan hayatının bağlı olduğu kurallar, kainatı, kainattaki insanın yerini ve insan varlığının amacını -gerçek biçimde- açıklayan kapsamlı bir düşünce temeline dayanırlar. Diğer insan düşüncelerinde olduğu gibi cehalet, zaaf ve hırsın çizdiği bir temele değil...


İnsanın yaşama düzüninin,doğal kaynakları üzerinde yürüyesilmesi için bu tek ve dosdoğru temel üzerinde kurulması gerekir. Her hangi bir yaşama biçimi, kapsamlı bir düşünceyle temellendirilmezse doğal kaynaklara dayanan bir düzen olamaz. Yapay bir düzendir ve uzun süre yaşaması mümkün değildir. Bu doğal kaynaklı olmayan düzenler yaşadıkları sürece insanları acılara sürüklerler. İnsan fıtratının, güçlü ve doğru bir temele oturmuş olan düzene dönebilmesi için bu tür düzenlerin yıkılması gerekir.


Bu düzenin kapsadığı genel düşünce ve yorum gerçektir. Çünkü kainatı ve insanı yaratan, kainatın ve insanın sorularını bilen Allah tarafından konulmuştur.


Bunun dışında insan tarafından bu kainatı ve kainattaki insanın yerini insan varlığının amaçlarını açıklamaya girişen herhangi bir düşünce eksiktir.Çünkü kainat, insandan daha büyüktür. İnsanın onu yorumlaması imkansızdır. Öte yandan insan varlığının amacını belirlemek için insanı yaratanın ilmini, yaratılmasındaki amacın ne olduğun bilmek gerekir. Bununla birlilkte bu amacı tespit için insanın elinde olmayan imkansız bir şeydir. İşte bütün bunlardan dolayı insanın duyduğu bütün düzenler eksiktir.


Kainatın, kainattan insanın yerini, insan varlığının amacını yorumlamaya girişen feslefenin tarihine bakacak olursak acaib bir yığınla karşılaşırız. bu yığın gülünç olduğu kadar boş ve saçma sapan bir çok düşüncelerle doludur. Hatta bu, insanı hayrete düşürür, fakat filozofun insan olduğu, sadece akıl aracına sahip bulunduğu ve bu alanın aklın işleyiş alanı olmadığı bilinince bu hayret kaybolur. Filozoflar kendilerine verilmiş olan akıl oracılığı ile bu geniş ve karanlık alana atladılar. Oysa insan aklı bu alanda işlemez. Çünkü ödevleri ve işleyiş alanları başkadır. Aklın alanı pratik hayat ve yeryüzünde halifelik alanıdır. Yalnız bu alanda, ilahi düzene ve genel düşünceye uygun davranıldığı oranda, akıl, aydınlatıcı bir etken olabilir.


Bu din güçlü bir insanı düşünce ve yaşama biçiminin doğal temelleri üzerinde kurduğu genel bir yorumu kapsamaktadır. Hayatımızı düzenleyecek kurallar sisteminin doğal kaynakları üzerinde kurulabilmesi için bu ilahi düzeni gerçeklelştirmeyi çalışmak zorundayız.


...O...


Bilindiği gibi, insan kainatta yaşamak ve onunla ilişkiler kurmak zorundadır. içinde yaşadığı kainat düzenine karşı gelmemesi için bu kainat düzeniyle uyuşan ilahi düzeni gerçekleştirmek zorundadır.


İnsanın hayat düzeniyle kainatın hayat düzeni arasında uyuşumun sağlanması, insanın çeşitli doğal güçlerden yararlanması ve onlara karşı gelmemesini sağlamış olur. İnsan bu güçlere karşı çıktığı anda ezilir ve çöker. Yeryüzünde Allah’ın istediği biçimde halifelik görevini yerine getiremez olur. Fakat kainat kanunlarına uygun davranırsa, kainatın gizliliklerine kavrar ve istediği biçimde bu kanunlardan hayatının çeşitli yönlerinde faydalanır.


İnsan fıtratıyla kainat kanunları uyuşum halindedir. İnsan, yaşayışıyla bu kainat düzeninin dışına çıktığı zaman yalnız kainat kanunlarına karşı gelmiş olmaz aynı zamanda özündeki fıtrata da karşı çıkmış olur. Böylece şaşkınlığa, bitkinliğe ve acılara düşer. Tıpkı bu günkü insanlığın içinde bulunduğu -bütün teknik zaferlere ve maddi kolaylıklara rağmen- acılı, zor hayat benzer bir yaşama düzeyini seçmiş olur.


Bugün insanlık -maddi refah, verimli üretim ve kolay yaşama şartlarına rağmen- acı, ızdırap ve şaşkınlıktan şikayetçidir. Afyon, eroin, içki...delice hız, ahmakça maceralar, boş modalarla, ruhsal bunalımlara düşer. Bütünlük ekonomik refah ve teknik başarılara rağmen bir ruhsal boşluk içindedir. Bu boşluk acı, şaşkınlık,uygarlık nimetleri ve ekonomik refah arttıkça daha fazla olur. Bu acıklı boşluk insanlığı korkunç bir şekilde tehdid eder. İnsanlık ondan kaçmaya çalışır. Fakat her kaçışında daha derin ac-ılar ve bunalımlarla karşılaşır.


Bu acı gerçeği, zengin, refaha kavuşmuş, uygarlığın kolaylıklarından yararlanmada zirveye yükselmiş toplumlardan birini gezen her insan görür. Bu devletlerin başında Amerika ve İsviçre gelir ve şu izlenimlere sahip olur: Bu toplumların insanları, bir gölge tarafından izlenen insanlar gibi kendilerinden kaçarlar. ekonomik refah, cinsel ve duygusal sapıklıkların gerisinde ruh ve sinir hastalıkları, acı, hastalık, delilik, cinsel sapmalar, cinayet gibi durumlar yaygındır. Toplumun hiç bir ferdi, belli bir düşünceye sahip değildir...


Evet, insanlık, ilim sayesinde tedavi ve sağlık alanında hastalıklara karşı büyük başarılar kazanmıştır. Bulunan ilaçlar, hastalığı teşhis ve tedavi araçları gerçekten büyük başarılar kazanmıştır. Bulunan ilaçlar, hastalığı teşhis ve tedavi araçları gerçekten büyük bir başarı düzeyindedir. Sanayi ve üretim alanında da insanlık, olağanostü birçok aşamalar yapmıştır. Ve bu yolda süratle büyük atılımlara girişmektedir... İnsanlık, uzayın keşfi, füze yapımı ve uzay ilminin bütün dallarında büyük gelişmeler sağlamış ve bunları sürdürmeye çalışmaktadır... Fakat bütün bunların insan hayatındaki etkileri nelerdir? İnsanlığın ruhsal haytını etkiledi mi, insanı mutluluğa kavuşturdu mu? Barışı ve selameti gerçekleştirdi mi? Hayır, insanlık, acı ve korku dolu işkenceli bir hayat içinde kalmıştır. İnsan varlığının amaçlarını ve insan hayatının hedeflerini gerçekleştirme yolunda bir adım yolunda bir adım bile ileri gidilmemeştir. Hatta çağdaş insanın insan varlığının amacı konusundaki düşüncesiyle islamın bu konudaki düşüncsi karşılaştırılırsa, çağdaş uygarlığın (!) insan bilincini bataklığa düşüren, insanın değerini, amaçlarınıküçülten bir lanet şey olduğu görülecektir. Örneğin Amerika’da insanlar, yeni ilahlara tapmaktadırlar. Mal, zevk, şöhret ve üretim ilahları gibi... Bu ilahları insan varlığının amacını gerçekleştiremez, böylece kendini de yitirir. Amerikan cahiliyyetinde durum böyledir. Diğer cemiyetlerdeki cahiliyyet şartları da değeşik değildir. Çünkü gerçek ilaha tapmadıktan sonra mutlaka başka tanrılara tapılacaktır.


İnsanlığı tek ilahına, varlığının amacına, kainatı ve insanlığı kapsayan genel kanuna yeniden ulaştırmak için insan hayatındaki ilahi düzenin gerçekleşmesi yolunda çalışmakla emrolunduk.


Kur’an bazı insanların Allah’ın koyduğu yaşama düzeni ve kuralları dışındaki düzen ve kurallara baş vurma isteklerini iptal etmiştir. Çünkü onlar bu istekleriyle kainattaki bütün gerçeklere karşı gelmiş olurlar.


“Allah’ın dininden başka bir din mi arzu ediyorlar? Oysa göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez o’na teslim olmuştur ve O'na döneceklerdir.” (A’li-İmran: 3/83)


 

#

GENEL BİLGİLER

Geyve Otobüs Saatleri

Geyve Otobüs Saatleri

Geyve - Adapazarı, Adapazrı Geyve Otobüs sefer tarifesi. Geyve otobüsü kaçta kalkıyor? Adapazarından son Geyve Otobüsü, Sefer tarifesi, geyve koop otobüs