BİR ÎMÂN ÂBİDESİ MEHMED ÂKİF ERSOY

Vatan şâiri, sarsılmaz bir îmân âbidesi Mehmed Âkif Ersoy, 27 Aralık 1936 Pazartesi günü 63 yaşında hayata gözlerini yummuş; Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı’nda hasta ve yalnız bir hâlde Rabbine yürümüştür.
Murat DUMAN Murat DUMAN

Osmanlı Devleti’nin en karanlık günlerinde yetişen Mehmed Âkif, eserleri, fikirleri ve davâ adamlığıyla tarihimizin en müstesnâ şahsiyetleri arasındadır. Her biri kendi içinde çok farklı özellikler barındıran Sultan 2. Abdülhamid, Meşrutiyet, Mütareke ve Cumhuriyet devirlerini peş peşe yaşamış; birçok aydının kimliğinden, düşüncesinden ödün verdiği bir devirde onurunu muhafaza etmiş, hiç kimse karşısında eğilmemiş, inandıklarını haykırmaktan ve hak bildiklerini söylemekten çekinmemiştir.

Mehmed Âkif, bu ülkenin yakın tarihindeki en çetin, en acı zamanların şâiri olmuş; savaşlar ve felâketler yaşamıştır. Milletimizin yaşadığı acıları, yıkımları ve zulümleri en derin şekilde yüreğinde hisseden bu fikir, sanat ve aksiyon insanı, Millî Mücadele yıllarındaki hizmetleriyle halkımız gönlünde çok özel bir yer edinmiştir. Her şeyden evvel İstiklâl mücadelesi sırasında esarete karşı isyan etmiş; Anadolu’yu adım adım dolaşarak milleti harekete geçirmeye çalışmıştır. Millî Mücadele ruhunun uyanmasında Âkif’in vatan aşkını dile getiren coşkulu mısralarının büyük katkısı olmuştur.

Millî şâirimiz imânında, hayatında, sanatında daima tutarlı, ilkeli ve samimî bir yol izlemiş; hiçbir zaman hiç kimse onu herhangi bir hususta samimiyetsizlikle itham etmemiştir. Olduğu gibi görünmek, söylediklerini hâl diliyle temsil etmek, sözüne sâdık, güvenilir bir fert olmak, dostluğa ahde vefa göstermek, vatanına, milletine sahip çıkmak, cehâlete, taklitçiliğe, kibre karşı durmak onun en mümeyyiz vasıflarındandır.

Mehmed Âkif, belki sıradan, düz bir insan gibi yaşamıştır; ama aslında o, ahlâkî derinliği, seciyesi ve karakteri itibariyle çok özel bir şahsiyettir. Onun örnek hayatı, Safahat’ından daha büyük bir şiirdir. Konuşmaları ve yazıları gönüllerde yankı bulmuş; silinmez izler bırakmıştır. Zirâ o, yaşadığını yazan, yazdıklarını hayatıyla temsil eden; yaşadığı devrin gaileleri arasında dimdik duran bir şahsiyettir. Tanınmış bir insan olmakla birlikte, inançlarına çok bağlı kalmış ve mütevazı bir hayat sürmüştür. Hayatını din, imân, vatan ve millet uğrunda vakfederken bu hizmetinin karşılığında hiçbir şey talep etmemiş ve kimseden bir beklenti içine girmemiştir. Bu anlayışıyla hasbiliği en güzel şekilde temsil etmiş; milletimizin maşerî vicdanında çok özel bir konuma sahip olmuş ve yıllardır Türkiye’de en çok sevilen, şiirleri en fazla okunan şâirlerin başında yer almıştır.

O, her zaman taassuba, bilgisizliğe, tembelliğe, taklitçiliğe, ruhsuzluğa, köksüzlüğe, Batı karşısında küçüklük duygusuna kapılmaya baş kaldırmış; çağdaşlaşma yolunda milletimizin izlemesi gereken doğru, faydalı ve ölçülü yolu göstermiştir. Hayatı boyunca birçok mesele hakkında kafa yormuş; Türk-İslâm âleminin sorunlarını, Müslümanların sıkıntılarını yürekten bir sesle dile getirmiş; mazlumların sesi, soluğu olmaya çalışmış; tercüman olduğu duygularla milletine ümit aşılamıştır.

Onun şiir ve yazılarında ortaya koyduğu esasların temelinde, mârifet ve fazilet kavramları vardır. Büyük şâire göre mârifet ufkuna ulaşmanın şartı; ilimde, teknikte ve sanatta çağın değerlerini yakalamaktır. Faziletli olabilmek ise ancak, bizi bir millet hâline getiren maddî, manevî ve kültürel değerlerin özümsenmesiyle gerçekleşebilir.

Mehmed Âkif, özlemini duyduğu büyük, güçlü, huzurlu ve güvenli bir Türkiye’nin varlığı için, “Asım’ın Nesli” diyerek tavzif ettiği şuurlu, donanımlı, ilim ve irfan aşığı gençliğe ümit bağlamıştır. İşte bundan dolayı, Âkif’in temsil ettiği örnek ahlâkın, din, dil ve ilim sevgisinin, karakterin, metanetin, düşünce dünyasının, idealizmin yeni nesillere anlatılması, sevdirilmesi ihmal edilmemesi gereken bir vazifedir. Bu durum asrımızda karşı karşıya olduğumuz sosyal, kültürel ve ahlâkî sorunların çözümü adına son derece önemlidir.

Milletimizin, özellikle de gençliğimizin Mehmed Âkif’e sahip çıkması; ona gösterilen sevgi ve saygının bilgiyle de güçlendirilmesi, hamâsî ifadelerin ötesine geçilmesi ve onun yalnızca dinî mevizeler söyleyen bir insan olma konumundan çıkarılması gerekmektedir. Âkif’i çok daha geniş bir yelpazede değerlendirmeye ve değişik yönleriyle insanımıza anlatmaya ihtiyaç vardır. Zirâ o, fikirleri ve hayatıyla bizim toplumumuzun özetidir. Bugün özlemini çektiğimiz, topluma örnek olmasını, yön vermesini beklediğimiz aydın modelini temsil etmektedir. Bazı dönemlerde görmezden gelinse de, bir kısım insanlar hâlâ keşfedemeseler de, Âkif’in böyle bir yönünün olduğu ve şahsiyetiyle bütünleşen inançlı aydın tipini temsil ettiği inkâr edilemez bir gerçektir. Kendini bu topraklara adayan vatan şâirimiz, geçmişi reddetmeyen, köklü Osmanlı mirasını gönülden kucaklayan; ama bir yandan da Cumhuriyet’e inanan bir insandır.

Hakkında dile getirilen birtakım olumsuz görüşlere, hattâ bazı karalamalara rağmen toplumdaki Mehmed Âkif sevgisi hiçbir zaman azalmamış; halkımız onu derin bir muhabbet ve vefa duygusuyla bağrına basmıştır. Türk edebiyatında başka hiçbir şâire nasip olmayacak şekilde geniş bir kitle tarafından okunmuş, sevilmiştir. Ama bir gerçek var ki Âkif, vefatından sonra uzunca bir süre resmî çevrelerce unutulmuştur. Yetmişli yıllara kadar ölüm yıldönümlerinde hatırlanmamış ve kendisi için anma töreni yapılmamıştır. Halkımızın cân-ı gönülden sahip çıktığı Âkif’e, devlet adına kadirşinaslık gösteren ilk şahsiyet, eski kültür bakanlarından Rıfkı Danışman olmuş ve İstiklâl Marşımızın yazarı, ebediyete intikalinden ancak 40 yıl sonra 29 Aralık 1976’da devlet eliyle anılmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 2007 yılında kabul edilen bir kanunla, “12 Mart” tarihi, “İstiklâl Marşı Günü” olarak ilân edilmiştir. Böylece Mehmed Âkif, resmî törenlerle anılacak, hatırası yaşatılacak şahsiyetler arasına katılmıştır. Artık memleketimizin her köşesinde İstiklâl Marşı’nın kabul edildiği tarihte birçok kurum ve kuruluş, vatan şâirimizle ilgili programlar düzenleniyor. Bu sevindirici gelişmelerin yanında, “Mehmed Âkif’in anlaşılması” adına daha çok çalışmamız gerekiyor. Zira Âkif’e ve eserlerine sahip çıkmak, kendi değerlerimize sahip çıkmaktır. Millî şâirimizi çocuklarımıza ve gençlerimize sevdirmemiz, eserlerinin anlaşılması için gayret göstermemiz onun hüznünü hafifletecek ve yılların ihmalini giderecektir. Bunun gerçekleşmesi için de, Anadolu kültürünün özünü temsil eden Âkif’e, eğitim müfredatımızda daha çok yer verilmelidir.

Şimdilerde Mehmed Âkif adına yapılması gereken en önemli çalışma, onun hayatının gençlere ve çocuklara iyi anlatılması ve örnek bir şahsiyet olarak takdim edilmesidir. Âkif’i ve onun gibi kıymetli şahsiyetleri kendine rehber edinmeyen bir neslin, bu ülkenin değerlerini temsil etmeyen insanların peşinden giderek başka başka yollara kayacağı, dolayısıyla ülke ve toplum olarak geleceğimizin zarar göreceği aşikârdır. İçinde yer aldığımız hassas coğrafyada, millî birlik ve beraberliğimizin temini adına Âkif ve benzeri şahsiyetlerin temsil ettiği ruha şiddetle ihtiyaç vardır. Onların ahlâkı, karakteri, vatan sevgisi ve kardeşlik anlayışı hepimize yol gösterecek niteliktedir. Gençliğimiz arasında bu anlayışı yaymamız ve yaşatmamız artık bir zaruret hâline gelmiştir. Milletimizin hislerine samimiyetle tercüman olan; dertlerimizi, acılarımızı hisseden, şiirlerinde teselli verip çareler gösteren; ahlâkî değerlerin korunması adına hassasiyetini daima ifade eden Mehmed Âkif’i bir defa daha rahmet, minnet ve şükran hisleriyle yâd ediyorum.

Murat Duman

muratduman1973@gmail.com

#

GENEL BİLGİLER

Geyve Otobüs Saatleri

Geyve Otobüs Saatleri

Geyve - Adapazarı, Adapazrı Geyve Otobüs sefer tarifesi. Geyve otobüsü kaçta kalkıyor? Adapazarından son Geyve Otobüsü, Sefer tarifesi, geyve koop otobüs