Altında Kaldığımız Binalar

Anıların, ailelerin, güvenlik hissinin kaybı olarak berraklaştığı çıkmaz bir sokaktı Marmara Depremi. Modernleşme tecrübemiz ise aynı zamanda bir kayıp olarak karşımıza çıkmıştı.

1999 Marmara Depremi önemli bir dönüm noktasıydı Türkiye tarihinde. 1999 Marmara Depremi, yardıma geç kalınmasının karşısında halkın şaşkınla “Devlet nerede?” diye sorgulayan sesiyle, Türkiye’nin dört bir yanından bölgeye koşmuş insanların yıkılmış binalara “Orada kimse var mı?” diye yakarışlarının buluştuğunu unutulmaz bir zamandı...



Acı bazen gözlerinizi bulandırır, dünyayı bakılmaz, bakılamaz kılar. Bazen de tam tersine gözünüze berraklık, dilinize keskinlik getirir. Daha evvelden ismini koyamadığınız, yalancı isimlerle andığınız gerçeklikler, gerçek isimleri ile beliriverirler dünyada. Marmara depremi işte böyle bir andı.



Yıllardır, gelişme, büyüme, çağdaşlaşma dediğimiz şehirleşme ve modernleşme tecrübemizin, batılılığın, orta sınıflığın sembolü olmuş inşaat fantezimizin yerle bir olduğu; bedenlerimizin, sevgililerimizin, çocuklarımızın, anılarımızın ve birikimlerimizin o fantezinin altında kaldığı bir büyük felaketti.



Modernleşmenin gerçek ismiyle sadece gelişim ve değişim değil, aynı zamanda “kayıp” olarak belirdiği, anıların, ailelerin, güvenlik hissinin kaybı olarak berraklaştığı çıkmaz bir sokaktı Marmara Depremi... Orta sınıf olmanın sembolü apartmanlara sahip olmak için, insanlar ne adı açıklanmaz bedeller ödemişti yıllardır Türkiye’de. Köyden kente göç etmiş, zabıtayla çatışmış, deli gibi çalışmış, akrabalarla para üzerinden küsmüş barışmış, açık elektrik kablolarının çarpmasıyla, çöplerin patlamasıyla can vermiş, sakat kalmış, hasta olmuştu.



Ah o gecekondudan üç beş katlı binalara dönüşen duvarların dili olsaydı da konuşsaydı... Deprem gecesi konuştu o duvarlar. Kendilerine kavuşmak için bin bir zorluğu göze almış sahiplerini topyekûn susturarak.



Başta da dedim; Marmara Depremi son derece kocaman sandığımız, derin veya daha derin, biricik devletimizin de kof bir heyula olduğu konusunda şüpheler doğurmuştu hepimizde. Ne inşaatları kontrol etmiş, ne kamu binalarını sağlam yapmış, ne felaketle karşılaşınca ne olacağına dair bir plan yapmış, ne de halkının yaralarını sarabilmişti. Ama insan insana yeterdi.



Marmara depreminde görülen seferberlik, madencilerin canlı aradığı, öğrencilerin enkaz kaldırıp ceset taşıdığı, kadınların ve erkeklerin hiçbir şey yapmasa dahi acıyı paylaşmak için bölgeye koştuğu o unutulmaz seferberlik bir yandan da Türkiye’de yazılmış en büyük destanlardan biriydi.



Ya sonra? Marmara Depremi’nde üretilen bilgi, sorun çözme ve medeniyeti yakalama aciliyetimiz içinde başka bir şey oldu. Devletten her şeyi beklemeyin, vatandaş üzerine düşeni yapsın, bilinçli olsun oldu. Madem inşaat ruhsatı, yeni düzenlemeler lazım o zaman, kentsel dönüşüm oldu. Yok, kentsel dönüşümün getirdiği düzenlemelere uymuyorsa evinden çık git oldu.



Vatandaş üstüne düşen sorumluluğu devletin belirlediği gibi yerine getirsin, devletin ulaşamadığı yere de orta sınıflı sivil toplum kuruluşları ulaşsın oldu. Bu arada bir de zaman aşımı oldu.



Konya’da, Diyarbakır’da, Zeytinburnu’nda inşaatlar depreme gerek duymadan yıkılıyor. Zeytinburnu’nda dairesini satmış ama başka yaşayacak yer bulamayıp, yeni ev sahibine kira vererek dairede oturmaya devam eden ailenin annesi evden çıktıktan sonra ziynet eşyasını almak için eve dönmüş. Sağ çıkamadı. Bazen yaşadığınız koşullara, anılara ve ödediğiniz bedellere bağlı olarak, ziynet eşyanızı almak için canınızı tehlikeye atmak zorunda kalabilirsiniz. Durmamız gerekli, hatırlamamız, konuşmamız, anlaşmamız, karar verme yetkisini paylaşmamız, düşlerimizi ve binalarımızı yeniden yapmamız...



(Nazan Üstündağ, Nokta, Sayı:18. Kısaltarak alınmıştır.)

#

GENEL BİLGİLER

Geyve Otobüs Saatleri

Geyve Otobüs Saatleri

Geyve - Adapazarı, Adapazrı Geyve Otobüs sefer tarifesi. Geyve otobüsü kaçta kalkıyor? Adapazarından son Geyve Otobüsü, Sefer tarifesi, geyve koop otobüs