Doktor Abdullah UYSAL, Geyve Kız Anadolu Lisesinde öğrencileri Şeb-i Aruz: Mevlana konulu konferans verdi.
Doktor Abdullah UYSAL :Mevlana Celaleddin’in 26 000 beyitlik Mesnevisi’nde ve 40 000 beyite yakın lirik şiirinde dile getirdiği düşünceleri dünya da insani değerlerin doruk noktası olacaktı. Sevgi, hoşgörü ve tevazu değerleriyle insani değerlerin daha 13. yüzyılda temellerini atan Mevlana Celaleddin i Rumi, derin şiirlerinde aşkı ve aşığı anlatırken, insan sevgisini de ön planda tutuyordu .İnsanı yaratandan dolayı seven ve sevginin her daim önemini vurgulayan Mevlana Celaleddin i Rumi, uzun rubailerinde hep sevgiyi yüceltti.
Ne ben benim Ne sen sensin ne de sen bensin
Hem ben benim, hem sen sensin, hem sen bensin
Mevlana, şiire, sanata ve aşka aşıktı. Yaşamı boyunca tüm duygularını şiir ve sanatla ifade etti. Zihnini, kalbinin derinliklerine indiriyor ve buradan çıkan sözleri tüm insanlığa armağan ediyordu. Şiirleri onun aşk ateşinin külleriydi.
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
Başkalarının kusurunu örtmekte gece gibi ol.
İyilik ve cömertlikte akarsu gibi ol.
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
Tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibi ol.
Hoşgörülülükte deniz gibi ol.
Ya olduğun gibi görün; ya göründüğün gibi ol.
Gel. Gel.Gel.Ne olursan ol yine gel.
İste kafir, ister Mecusi, ister puta tapan yine gel.
Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir.
Yüz kere tövbeni bozsan da yine gel.
Günümüzde, 800 yıl önce yanan ezeli aşkın ateşi, sevgiye, aşka ve güneşe muhtaç olan insanları teselli ediyor.
Bir can var yanında o canı ara
Beden dağındaki gizli mücevheri ara
Ey yürüyüp giden dost, o canı bütün gücünle ara.
Ama dışarıda değil, aradığını kendi içinde ara.
“Hamdım, piştim,yandım.”
800 yıllık bir sevgi Mevlana’nın sevgisi.Bir çınar gibi köklü,bir pınar gibi berrak .İnsanı akıl değirmeninde öğüten , aşk teknesinde yoğuran bir oluş.
Üç sözden fazla değil bütün ömrüm.
“Hamdım, piştim, yandım.”
Zaman büyük bir hızla akıp gitmişti.Mevlana’nın sevgi ateşiyle yıldan yıla, asırdan asıra büyüyordu.
Anadolu’nun ortasından, Konya’dan yayılan bu sevgi ışığı, günümüze kadar gelmiş, barışı ve aşkı arayan insanları etkilemişti.
O, karanlıklar içersinde insanlığın altın çağını yaşamış ve yaşatmıştı .Sönmeyen ve hiç sönmeyecek olan yıldızlar gibiydi. Zaman ve mekandan bağımsız hür bir kimlikti. Evreni kalbine sığdıran bir adamdı. Demirdi ancak ateşte erimişti. Şekerdi ama suda yok olmuştu.
Tevazuyu topraktan, cömertliği akarsudan, insan seçmezliği güneşten öğrenmişti. ”Aşkın Dansı “ nıysa kalbindeki o bitmeyen ışıktan.
Konferans öğrencilerin teşekkürü ile sona erdi.
#