Tarih Öncesinden Osmanlı'ya; Geyve ve Yöresi(1)
Fakat elde edilen bilgiler ışığında bölgede yerleşimin M.Ö. 4000 yıllarında başladığını söyleyebilmekteyiz. Geyve M.Ö. IV yy'da Bitinya yönetiminde Kabia, Kabaia, Tataion yâda Tottaion adıyla anılır. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Geyve'nin asıl adının Gekve olduğunu belirterek, burasının İzmit kalesini yapan İskender'in akrabasından Gekve kadın kralın koyun Çobanları için yaptığı küçük bir kale olduğunu ifade etmiştir.
O kral kadının adıyla anılır iken sonradan hafifletilerek Geyve denmiştir. Bir diğer kaynakta Geyve'nin adı Modren olarak ifade edilmiştir. Geyve ve çevresi tarih boyunca pek çok istilalara uğramıştır. Bölge Bebrisler, Kokanlar, Moryandiler, Pelojlar, Koryenler, Traklar, Sitler ve Bitinler arasında el değiştirmiş, Yunanlıların istilasına uğramıştır.
Bu devletlerin pek çoğu bugün için tarihe mal olmuş, haklarındaki bilgilerde kendileri gibi tarih kitapları arasında kaybolmuştur. Kocaeli yarımadasının Jeopolitik konumu ve tarihin en eski dönemlerinden itibaren birçok ulusun uğrak noktası olması, birçok medeniyetlerin izlerini taşımasına neden olmuştur.
Bir geçit yeri olan bölge Roma yolları üzerinde olup, bilhassa askeri nakliyat açısından önem arz etmekteydi. Zaten İzmit'in boğazlara hâkim oluşu Roma filosunun burada bulundurulmasına neden olmaktaydı. Geyve bulunduğu coğrafi konum itibariyle pek çok olayın vuku bulduğu bir alan olagelmiştir.
Büyük İskender Hindistan seferine çıktığında bu güzergâhı kullandığı gibi, doğu-batı kültürlerinin kaynaşmasında da önemli rol oynamıştır. Haçlı ordularının Anadolu'ya girişlerde takip ettikleri güzergâh, Ankara savaşında Osmanlı kuvvetlerinin takip ettiği ve Yavuz'un Çaldıran seferine giderken takip ettiği güzergâh Geyve'den geçmektedir.
Bütün bunlar Geyve'nin tarih boyunca önemli bir köprü hüviyeti gördüğünü göstermektedir. Bu bilgilerden hareketle halen Geyve- Sakarya arasındaki ulaşımı sağlayan taş köprünün daha eski dönemlerde varlığından söz edebiliriz. Jüstinyen(Justinianus)’in hanımının yaptırdığı köprünün ayakları adacığın içindedir.
Köprü büyük bir selle tahrip olmuş. 100 metre kadar yukarısına Tarihte çağ açıp çağ kapayan Fatih’in oğlu II. Bayezid tarafından bugünkü köprü yaptırılmıştır. Çünkü köprüde Osmanlı mimari özellikleri gözükmektedir. Anadolu tarihi Hititlerle başlar. Yeni Hitit Devleti M.Ö.1440'larda tüm Anadolu'yu ele geçirmiş ve eski doğuda "Büyük devlet" statüsü kazanmıştır. Bu devletin sınırları Marmara'nın doğu ve güney kıyıları ile bugünkü İstanbul Boğazına dayanmış ve Sakarya'nın suladığı topraklar (Geyve'nin kurulduğu alan) Hititlerin egemenliğine girmiştir.
M.Ö. 1200'ler de Aka göçlerinin sonunda Frigler'in egemenliğine giren bölge, onların Orta Anadolu ile bağını sağlamaktaydı. M.Ö. 676'dan sonra bölgede Lidya egemenliği başlamıştır. Lidyalıların vücuda getirdiği Kral Yolu'nun bir kolunun Truva'dan başladığı, diğer kolunun ise Kadıköy'den başlayıp Geyve-Taraklı tarikinden devam ettiği bu gün için kesinlik kazanmıştır.
M.Ö. 546 'da Pers kralı I.Kiros bölgeyi ele geçirmiştir. Bölge Pers ordusuna asker sağlamaktaydı. M.Ö.712'de Megoralılar bölgeye yerleşmişlerdir. Persler ülkelerini satraplıklar halinde yönetmişlerdir. Bu satraplıkların başında valiler bulunmaktaydı.
Büyük İskender Pers kralını yenmiş ve bölgeye hâkim olmuştur. Bitinya kralı Nikomedes vasiyet olarak Bitinya'yı Roma'ya bırakmıştır. M.Ö.72'de Mithridates Savaşı sonrası bölge Romalıların egemenliğine girmiştir. 258'e gelindiğinde bu defa bölgenin Bizans egemenliğine girdiği görülür. VIII. yy.’da Arap akınlarına uğrayan bölge 1071 Malazgirt Savaşı sonrasında Anadolu'da yerleşmeye başlayan Türk komutanları tarafından alınarak Selçuklulara bağlanmıştır.
1207'de başlayan Haçlı seferlerinin tümü bu yol üzerinden yapılmıştır. Bu seferlerin en büyük etkisi ise bölge yerleşiminin gelişimine engel olmuş olmalarıdır. Türkiye Selçuklu Devleti'nin kurucusu olan Kutalmışoğlu Süleyman Şah Malazgirt Savaşını müteakip Anadolu'nun fethi için Anadolu'ya gönderilmiş şehzade ve komutanlar arasında yoktur.
Bu sıralarda Anadolu'ya gelmiş olan Artuk Bey Kızılırmak ve Yeşilırmak havzalarında önemli fetihler yaparak 1072 yılında Isak Komnenos kumandasında bir Bizans ordusunu mağlup etmiş, Sakarya boylarına kadar ilerlemiştir. Normand Reisi Rossel, Bizans tahtına Yuannis Dukas'ı çıkarmak ve Anadolu'da ayrı bir devlet kurmak teşebbüsüne girince imparator Mihael daha etkili bir durum karşısında Artuk Bey'le anlaşmaya ve yardım istemeye mecbur kalmıştır.
İmparatora karşı çıkartılan isyanları bastıran Artuk Bey, İzmit körfezine kadar fetihlerini genişletmiştir. 1078 yılında Anadolu Selçuklularının eline geçmiştir. Süleyman Şah Kadıköy'e kadar olan bölgeyi bu akın sırasında ele geçirmiştir.
İznik'i kendine merkez edinen Süleyman Şah kısa süre içinde Sakarya havzasını ele geçirmiştir. Sakarya ve çevresi ilk kez Anadolu Selçuklu devletinin kurucusu olan Kutalmışoğlu Süleyman Şah tarafından Türk hâkimiyetine geçirilmiştir. Fakat II. Haçlı seferi sonunda bölge Türk hâkimiyetinden çıkmıştır. Çünkü bölgedeki düzen Süleyman Şah'ın ölümünden sonra bir taraftan Bizans, diğer taraftan da Büyük Selçuklu Devletine bağlı kuvvetlerin tazyikiyle karşı karşıyadır.
Artuk Bey ve Süleyman Şah Anadolu'yu feth ederken Bizans ve Haçlılarla Geyve - Lefke, İznik yollarını kullanarak mücadele etmiştir. Kocaeli yarımadasına yapılan fetihlerde de Geyve üs olarak kullanılmıştır.
1096'da Bizans'a giren büyük bir haçlı ordusu Marmara kıyısı boyunca ilerleyerek İzmit Körfezi içinde yer alan bütün köyleri yağmalamıştır.
Haçlı saldırıları ertesi yıllarda da sürmüş ve İzmit kıyıları sürekli haçlı hâkimiyetinde kalmıştır. 1096'da ki ilk haçlı ordusu, yaptıkları bu saldırıları esnasında Geyve'yi de talan etmişlerdir.
Not: Devam edecek...
Mustafa Hamdullah ERGİN
hamdullahergin@gmail.com
#