küresel kapitalizm- yolsuzluk kıskacında AK parti ve Şaban DİŞLİ
Türkiyede İslamcılık ve özeleştiri( Hamza Türkmen )
Küresel kapitalizmin Türkiye’deki ‘’ılımlı İslam ‘’prototipini oluşturmasını istediği AK parti, her ne kadar Ağustos 2001 den bu yana İslama ait olan aidiyetlerini geri çekip yeni demokratik bir siyasi söylemle Türk siyasi tarihine adım atmış olsa da, yine Başbakan Tayyib Erdoğan’ın ‘’dini olana değer verip din üzerinden siyaset yapmayacaklarını’’ ve yine aynı zamanda ‘’devleti de ideolojik bir dönüşüme uğratmayı da doğru bulmadıklarını’’ ifade etseler de ve yine AK parti kendi kimliğini tanımlama hususunda partileri adına Yalçın Akdoğan’a yazdırdıkları ‘’muhafazakar demokrasi’’adlı kitapta’’Devletin toplumu Müslümanlaştırmasının da Müslüman toplumun Devleti dinileştirmesininde doğru olmadığını’’işleseler de……
Ak parti önce Kasım 2002’de %34.4 oy oranıyla peşinden de Temmuz 2007’de %47 oy oranıyla rakip partileri açık ara geçerek birinci parti oldu.Bu seçim zaferi Batı basınında ‘’yeni İslamcılığın Türkiye deki başarısı’’olarak nitelendi.
Ak parti içersinde milletvekili olan Abdullah Gül Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana ilk defa TBMM de eşi başörtülü ve namaz kılan birisi olarak seçildi.Bu olayı dünya medyası birinci haber olarak yayınladı ve Gül’ün İslamcı ve İslami geçmişinden bahsedildi,gizli ajandası olabileceği üzerinde duruldu.
Ak partinin dayandığı kesimlerde her ne kadar liberaller ve merkez sağ kökenli politikacılar var ise de ,parti içersinde eski milli görüşçü ve eski İslamcı(tevhidi uyanış çizgisinden gelen) politikacılarda azımsanmayacak kadar aktif ve önemli bir yer tutar.Eşleri başörtülü ve İslami aidiyetleri önemserler.
Türkiye’nin şu anki iç ve dış toplam borcunun 500 milyara yaklaştığı ve geleceğimizin hassas dengeler altında ipotek altına alındığı ortamda,Anayasa gereği Türk siyasi tarihindeki tüm partilerin Kemalist ideolojiyi benimseyerek-kabul ederek kendilerini ifade etmek zorunda kalmaları sonucunda AK parti kadroları da hem ulusal hem de küresel sistemi gözeterek politika yapmayı tercih etmişlerdir
.
Şu da var ki, hem ABD ve AB gibi küresel kapitalizmin temsilcileri, hem ülke içersinde laik-Kemalist, liberal-demokrat kamplaşmacıları, hem de kendi geniş halk tabanını oluşturan ve İslami değerleri önemseyen geniş halk yığınları arasında sıkışan ve bir nevi kimlik karmaşası yaşayan AK parti kadroları alternatif bir dünya ufkunu da gösterememişlerdir.
İslami değerleri önemseyen kesim, AK parti kadrolarından küresel kapitalizmin değerlerinden biran önce arınmasını beklerken AK partiyle ilgili yolsuzluk iddiaları son zamanlarda gündeme bomba gibi düşmeye başladı.Artık AK partide ANAP’ laşmayamı başlamıştı?gibi sorular sorulmaya başlandı.
Ak partiyi zor duruma düşürenlerden biride kendi milletvekili yani bizim Sakarya milletvekili Şaban Dişli den başkası değildi.Ş.Dişli’ nin rüşvet ve yolsuzluk yaptığı iddiaları da birden fazlaydı. Televizyonlarda kendisini müdafaa ederken seyrettiğimde şahsımda mahcup, ürkek ve suç işlerken yakalanıp mazeret beyan eden haşere çocuklarin mahzunluğuna bürünmüş olduğu hissi verdi.Şahsen ben kendisini tanımam, bir sefer dahi görmüşlüğüm yoktur,şimdiye kadar herhangi bir AK parti binasından içeriye dahi girmiş değilim. Lakin Tuzla ve Silivri’de ki imar değişiklikleri ,Sırma suyla alakalı durumlar hakkında kendini halkın vicdanlarında temize çikarmasi gerekmektedir.Sakaryalıların oylarıyla meclise giden ve AK parti yönetiminin en hassas karar alma yönetimine kadar yükselen Ş.Dişli bu kadar yoğunluk içersinde kendi şahsi işlerini kovalayacak nasıl vakit bulabiliyor hayret doğrusu!
Kapitalist ekonomi içersinde emekçilere ayrılan pay her geçen gün azalırken,asgari ücret altında insanlara kalitesiz hayat bahşedilirken(!)halk faiz,banka,borsa gibi kapitalist düzeni ayakta tutan değerler altında kıpırdatılamazken milletin vekili olarak milletin sorunlarına çare olsun diye meclise gönderilen Ş.Dişli konumunu kullanarak ‘’Rabbena,hep bana ‘’diyerek milyon dolarlık işler çeviriyor
Acaba Ş.Dişli boğazından haram lokma geçirmediğine ve yaptıklarının yanlış işler olup bir vebal altında kalıp kalmadığı hususunda vicdanen rahat mı?
#