Örtünme, İnsanın Şerefini Yüceltir
Editör
İSLAM’DA KADININ KİMLİĞİ TESETTÜR ve MODERN HAYAT
Kadın ve erkek yeryüzünün nadide misafirleridirler. Hz Adem ve Hz. Havva ile başlayan cennet hayatı, sonrasında yasak meyveden yenilmesiyle insanın zaaflarını keşfetmesi ve vücudunun çıplaklığını anlaması ve utancından dolayı cennet yaprağıyla örtünmesi.
EDEP YERLERİNİ ÖRTMEK, İNSANIN ŞEREFİNİ YÜCELTİR
Kur’an’ı Kerim bize ilk örtünmenin cennette böylece başladığını bildirir. Kadın ve erkek mahremiyeti olduğundan utanırlar, haya ederler ve örtünürler. Çıplak doğan insan, örtünmeyle diğer canlılardan ayrılır ve insanlık şerefine elbise ile ulaşır.
BÜTÜN DİNLER ÖRTÜNMEYİ EMREDER
Örtünme, bütün ilahi dinlerde kendini gösterir. Yahudi geleneğinde başörtüsü ve tesettür asalet ve statü ifade eder. Saygınlık ve soyluluğu gösterir. Başı açık evli yahudi kadının yanında dua etmek yasaktır. Evli bir dindar Yahudi kadın ya başı örtülüdür ya da peruk kullanır.
Hristiyanlığa baktığımızda Hz. Meryem başı örtülüdür. Yine kendini dinlerine adayan Rahibeler başı örtülüdür ve onlar için bu emirdir. Tevrat ve İncil’de kadının başını örtmesi ile ilgili pek çok yerde geçen hükümler vardır.
İslam’da Nur Suresi 31.Ayette “Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Yüz ve el gibi görünen kısımlar müstesna, zinet yerlerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar.” Ayrıca Ahzab Suresi 59. Ayette ise “ Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler.”buyrulmuştur.
Cahiliye döneminde başını örten kadınlar, başörtülerini enselerine bağlar ve enselerine doğru salarlardı. Saç, boyun, kulaklar, açık kalırdı. Kur’an’da geçen yukarıda zikrettiğimiz ayetlerde kadınların dış örtüsünün ve başörtüsünün el, yüz ve ayak dışında bütün vücudu kapsadığı görülmektedir.
ÖRTÜNMENİN AMACI
Örtünmenin gayesi; namahremin (Dinen evlenme engeli olmayan yabancı) dikkatini azaltmak, gizlenmek, rahatsız edici bakışlardan kadını korumaktır. Şeffaf olmayan ve bedene sıkıca sarılmayan bütün veya parça elbiseyle kadın bedenini gizler. Tek düze ve belirgin bir renk yoktur. (Siyah çarşaf gibi) İslam’da bir haya vasıtası olan kıyafet, vücudu gizlemeli ve aynı zamanda dünyadaki cinsiyet ikiliğini aksettirmelidir. Bu da kadının başörtüsüyle sağlanır. Başörtüsü o kadının safiyetini, hem kadın hem de Müslüman olduğunu gösterir.
KALIPLAR BENZEŞİNCE, KALPLER DE BENZEŞİR
Giyim- kuşam kişinin dünya görüşünü belirleyen bir semboldür. Kibir ve gurur verecek lüks elbiseler yerine sade elbiseler tercih edilmelidir.
Batılı Sosyolog Georg Simmel; ‘Giyim, doğrudan kişinin yürüyüş temposunu belirler, endamını, jestlerini, mimiklerini belirler. Benzer şekilde giyinenler, benzer davranışlar sergilerler’ der.
Aynı şekilde İslam alimi Aliyy’ül Kari’de: ‘Kalıplar benzeşince, kalpler de benzeşir’ ifadesiyle giyimin insan davranışlarına etkisini veciz bir şekilde belirtir.
KADIN, BİR META DEĞİLDİR
Tesettür, kadının bedeninin bir meta’ olarak sunumunu engeller. Kadın, kendi kimliğiyle, insan olarak toplumda var olmalıdır. Tesettür, nefsin şehvetle azgınlığının önüne geçer, nefsi dizginler.
Müslüman kadın, kendi kimlik ve şahsiyetini tesettür ile gösterir. İslam’da kadın bedenini sergilemek için değil, bedenini örtmek için giyinir. Giyimi bir arzu uyandırmak için değildir. Müslüman kadın, başka kültür ve değerlere moda akımlarına kendini kaptırmaz.
KADIN, SON KULLANMA TARİHİ DOLAN EŞYA DEĞİLDİR
Modernite ile birlikte Batı’da kadın, zevk aracı olarak görülmektedir. Bunun için yarar sağladığı müddetçe değer verilir. Dolayısıyla kadın elbise ile vücudunu erkeğe olabildiğince çekici olarak teşhir eder.
Moda bunun için oluşturulmuş bir tuzaktır. Resim, müzik, sinema, gazete ve dergi ile kadın, sürekli pazara sürülmektedir. Tekstil ve kozmetik endüstrisi bunun için çok gelişmiştir.
Maalesef bugün Batı’da kadın, cinselliğe indirgenmiş bir meta’dır. Cinselliği vücutta somutlaşmış, ruhi yönü inkar edilmiştir. Modernizm, kadını tüketime sunulan cinsel obje haline dönüştürmüştür.
Pornodan, reklama; pazarlamadan, sanata kadın, vücudunda somutlaşmış cinselliğiyle ön plana çıkarılmıştır. Tüketime sunulan kadın bedeni, bir süre kullanılıp sonra yerine yeni yüzler ortaya çıkınca arka plana itilmekte, değersizleştirilen kadın ruhen ve manen büyük bir çöküntüye düşmektedir.
İSLAMİ DEĞER TAŞISA DA MARKA TUZAĞINA DÜŞMEMELİYİZ
Müslüman kadın moda akımlarını kendi kültür değerlerine uygunluk ölçüsünde değerlendirmelidir. Sırf marka isimleri İslami bir değer taşıyor diye bu markaların giyim tuzaklarına düşmemelidir. Bedene yapışan dar ve aynı zamanda şeffaf giysilerin İslam’ın emrettiği tesettür emrine uygun olmadığı muhakkaktır. Çok renkli ve çekici, ışıltılı giysiler tesettür değerlerini taşımazlar.
KADIN, ÖRNEK İNSAN OLMALIDIR
Sonuç olarak; şüphesiz dinimiz dış ve iç bütünlüğüyle bireyi ve toplumu donatır. Tesettüre giren bir kadın söz, davranış ve ahlakıyla örnek bir yaşam sergilemelidir.
Farz ibadetlerinde bir eksiklik olmadığı gibi, haram ve mekruhların her türlüsünden kaçınan nezih ve tertemiz bir yaşam ile özenilen bir kadındır. İslam’ın emirlerini birilerinin baskısı ve dayatması sebebiyle değil, Allah rızası için yapmalıdır. Bilinçli tercihleri ile sağlam bir şahsiyet ve karakter sergilemelidir. Huzur ve mutluluk dileklerimle.
Mehmet AYDOĞAN
Geyve Haber
#
