1 Mayıs: Değişim mi Bağnazlık mı?
Lenin ‘Yaşasın işçilerin kardeşliği!’ dediğinde, 14 October 1917 Devrimi’nin mimarlarından Sultan Galiyev itiraz etmişti. Çünkü Avrupalı işçilerin konumuyla Asyalı, Afrikalı ezilenlerin konumu bir değildi.
Çünkü Avrupalı işçilerin zincirlerinden başka kaybedecekleri çok şeyleri vardı ve kapitalizmin dünya sömürüsüne onlar da ortaktı ve edindikleri yüksek maaşlarla bu sömürüden pay alıyorlardı. Yaptıkları grevler işçiler ve ezilenler arasında adaleti paylaşmaktan öte, daha iyi tüketmeleri, daha kaliteli tatil yapmaları, mülk sahibi olmaları içindi.
1920 Bakü I. Doğu Halkları Kurultayı, Galiyev’in tezlerini gündemleştirmişti. Bakü Kurultayı’na katılan Enver Paşa da Türki iller-İslam dayanışması için bu tezlerden yana bir eğilim içinde olmuştu. Bu tezleri savunan Mustafa Suphi ise, daha sonra İzmir İktisat Kongresi’nde ‘Yabancı sermayeye hürmetkâr olacağız’ diyen Atatürk’ün çeteleri tarafından 1921 yılında Trabzon sahillerinde öldürüldü. Sultan Galiyev’de Stalin tarafından 1940’ta hapishanede kurşuna dizilerek öldürtüldü.
Ve yine 1 Mayıs arifesindeyiz.
1 Mayısta hâlâ dünya işçilerinin dayanışmasını haykıranlar Lenin’den, Stalin’den, Mao’dan kalma kırık plakları çalmaya çalışacaklar.
Yenilenen teknolojinin ve yeni üretim formlarının nasıl izah edileceği; küresel kapitalizmin aşıladığı yaşam tarzının tüketicisi olmaktan nasıl kurtulunacağı; DSF’nun gündemleştirdiği ‘Başka bir dünya mümkün’ söylemini neyin karşılayacağı ile ilgili hiçbir soruyu cevaplamadan ezberler tekrar mı edilecek?
İşçilerin devleti SSCB, 1991’de niçin çözüldü?
Niçin komünist Mao’nun ülkesi Çin, eski kurumsal ritüellerini devam ettiriyor görünse de, ekonomisini liberalizmin akımına açtı ve nasıl oluyor da komünist bürokrasiyle irtibatlı 300 milyonluk bir nüfuz ABD halkından daha kapitalistçe yaşayabiliyor?
Niçin emperyalizme karşı direnen Müslüman halklar ve küresel vesayetten kopma hamlesi Ortadoğu İntifadaları/Devrimler süreci hem ABD hem Rusya, hem AB hem Çin tarafından korku içinde karşılandı? Niçin psikolojik harp taarruzu olarak üretilen İslamofobi literatürü, kendilerini ‘ilerlemeci ütopya’ ile tanımlayan liberallerin de sosyalistlerin de karşı propaganda sakızı?
Acaba bu sorularla 1 Mayıs’ta zulme, sömürüye, eşitsizliğe karşı çıkanları mı karalıyoruz? Örneğin ezilen sınıf denilen önlüklü işçilerle (mavi yakalılar) kravatlı işçiler (beyaz yakalı) gerçeğine işarette bulunmamız; çoğu sendika yöneticisinin beyaz yakalılar sınıfından olduğunu hatırlatmamız çok mu ajitatif?
Horozlar her seher vaktinde öter. Ama insanlar kutladıkları yıldönümlerinde horozlar gibi aynı nakaratları bağırmamalı; değişen şartlara farklı cevapları olmalı. Değişen sorunlar karşısında adalet ve fıtrat temelli daha adil çözümler üretilmeli.
Örneğin 1 Mayıs’ta şu temel ve çağdaş sorunlarla ilgili aşağıdaki konulara tekabül eden döviz ve pankartlar taşınacak mı?
1) Faiz, kapitalist sermaye oluşumunun en şeytani gücüdür.
2) Yeni Çin kapitalizmi milyonlarca işçiyi kapalı bölgelerde 80-100 Dolar’a daha açık bölgelerde 200-250 Dolar’a çalıştırıyor; taşeron işlerini ayda 40-60 Dolar’a Bangladeş gibi sömürgeleştirilmiş ülke işçilerine yaptırıyor. Bu sömürücü düşük işçi maliyetleri, diğer ekonomilerdeki emeğin hakkını da etkiliyor.
3) İngilizlerin Hindistan işgalini ve sömürüsünü ilerlemecilik adına onaylayan Karl Mark’ın ve Marksistlerin, Avrupa dışı ezilenlere karşı hegemonik ve doktrinel tutumu hala devam ediyor.
4) 2007 Cumhuriyet Mitinglerinde ya da 2013 Taksim Gezi Parkı olaylarında TÜSİD Bloğu ile DİSK Bloğunu yan yana getirip birbirlerini ‘Kahrolsun Şeriat’ ulumalarıyla paralelleştiren Batılı paradigmanın ilerlemeci felsefesi değil mi?
Ayrıca Batılı paradigmanın zulümlerine karşı çıkmak kadar, bu zulümlerin kaynağına karşı çıkmak asıl değil mi?
#