Makbul bir imanιn olmazsa olmaz şartlarι (3)

Ömer ERDEM

Bu yazιmιzda bu şartlardan beşincisini işlemeye gayret edeceğiz:

5-İman devamlι olmalιdιr. Kesintili yahutta taksitli iman, iman değildir.

Biz buna çok rahatlιkla iman konusunda tereddüt yaşamakta diyebiliriz. Elbette ki bu tereddüt kişinin zaman zaman içinden geçirdiği, Ahiret ve Gayb alemine dair olanlar değildir. Nitekim derin tefekkür sahiplerinin gaybi konularda bazen tereddütlere düşebileceği ancak bu ve benzer tereddütlerin Allah tarafιndan dikkate alιnmayacağι ve bunlarι Mevlamιzιn bağιşlayacağι hem Kuràn ayetleri ve hem de Hz. Peygamberin hadislerindeki müjdelerle sabittir. İmanda tereddüt yaşamak eyleme dökülürse sorumluluk o zaman başlamaktadιr. Bazen iman edip bazen inkâr edenlerin imanι makbul bir iman değildir. Aslιnda bu tipolojinin Kuràn ιstιlahιnda “Münafιk” şekilinde özel bir isimlendirmesi de bulunmaktadιr. Ancak İslâm tarihi boyunca en azιlι münafιklar bile kendilerinin münafιk olarak anιlmasιndan hoşlanmamιşlardιr. Dolayιsιyla iman konusunda şüpheleri bulunan insanlar da genellikle kendilerini “Müslüman” olarak takdim etmektedirler. Tam da bu sebeple her iman makbul bir iman değildir. İmanιn makbul olabilmesi için insanιn hem kalbi ama özellikle de eylemleri bütün tereddüt ve şüphelerden arιnmιş olmalιdιr. Üstelik iman konusundaki kesintiler yahut taksitlendirmelerin gerekçeleri de burada önem taşιmaz. Yani insan herhangi bir menfaat gözetmeksizin bile imanda şüpheye düşerse bu iman kabul görmeyecektir. Bu tip insanlar her zaman var olmuştur, bundan böyle de var olacaktιr. İman eden „taraf“ olur. Taraf olmayan ise bertaraf olur. Yollar ikidir, birinden nur, diğerinden kir akar. Biri „aydιnlιk“ olan yoldur, ki tek ve „biricik“ yoldur, Yani Allahιn yolu ve Allahtan tarafda olmak demektir. Diğeri ise karanlιklardιr. Bunlarιn sayιsι fazladιr. Ancak netice olarak onlarιn da hepsi „şeytanιn ana arterinde“ buluşurlar. Yani, Allaha taraf olmayanlar mutlaka şeytana tarafdιrlar. Zira iman dediğimiz faaliyet çok ciddi bir iştir. Laubalilikve lakaytlιğιn burada yeri yoktur.

Kuràn imanda tereddüt yaşayanlarι kιnamakta ve onlarιn asla doğru yola iletilmeyeceklerini bildirmektedir.

„ İman edip sonra inkâr edenleri, sonra yine iman edip tekrar inkâr edenleri, sonrada inkârlarιnι arttιranlarι Allah ne bağιşlayacak ve ne de onlarι doğru yola iletecektir.“ Suresi

Dahasι Kuràn böyle „iki arada bir derede“(müzebzebiyne beyne zalik) gezenlerin asla kurtuluşa eremiyeceklerini ve hatta bu tavιrlarι sergileyenlerin inkâr edenlerden bile çok daha şiddetli bir cezaya çarptιrιlacaklarιnι bize haber vermektedir. Canι öyle istediği için veyahut menfaati öyle gerktirdiği için veyahutta iman kalbine tam yerleşmediği için bir türlü taraf olamayanlar bir o tarafa bir bu tarafa savrulanlarιn geçerli bir imana sahip olmadιlklarιnι Kuràn bize haber veriyor:

„ Onlar (küfür ile iman) arasιnda bocalayιp dururlar. Ne onalara (mü`minler) ne de bunlara (kafirler) mensupturlar. Artιk Allah kimi (kendi küfrü sebebiyle) dalâlete atarsa, bu takdirde onun kurtulmasι için asla bir yol bulamazsιn.“ Nisa suresi ayet 143

İman konusunda kararsιzlιk kabul edilemez bir yanlιş olmaktan öteye derin bir sapkιnlιktιr. Böyleleri için ve hatta daha azgιnlarι için bile tevbe yolu asla kapalι değildir. Ancak biz tabii olarak hayatιnι böyle yaşayιp böyle veda edenleri kastetmekteyiz. Ayrιca Kurànιn anlattιğι Dinimizde biliyoruz ki „piyangoya“ yer yoktur. Yani bütün bir ömrünü Müslümanlardan yana gözüküp bütün gücünü Allah düşmanlιğιna tahsis edenlerin son anda kelime-tevhid getirip otobandan cennete gideceği gibi bir anlayιş ancak masallarda olabilecek bir durumdur.

Üstelik bu tipolojinin kafirlerden bile daha ağιr cezaya müstehak olduklarι bir vakιa iken onlara sanki müslüman imiş gibi muamelede bulunmak da sorumluluğu mucip bir durumdur. Çünkü bu tip sadece inkâr ile yetinmez. Bozgunculuk da yapar, fitne ve fesat çιkartιr. Bir de bunu yaparken Allahιn en hoşlanmadιğι eylemlerden olan „yalanlarι“ kendine şahit tutar.

Bu durumda sözü tekrar Kuràna bιrakalιm ve bu konularda çok çarpιcι bir kaç ayeti daha burada zikredelim:

„İnsanlardan bazιlarι da vardιr ki, inamadιklarι halde „Allaha ve Ahiret gününe inandιk“ derler. Onlar (kendi akιllarιnca) güya Allahι ve müminleri aldatιrlar.Halbuki onlar ancak kendilerini aldatmaktadιrlar ve bunun farkιnda bile değillerdir. Onlarιn kalblerinde bir hastalιk vardιr. Allah da onlarι hastalιğιnι çoğaltmιştιr. Söylemekte olduklarι yalanlar sebebiyle de onlar için acιklι bir azap vardιr. Onlara yeryüzünde fesat çιkarmayιn, denildiği zaman „Biz ancak ιslah edicileriz“ derler. Şunu bilin ki onlar bopzguncularιn ta kendileridir, lâkin anlamazlar. Onlara insanlarιn iman ettiği gibi siz de iman edin, denildiği vakit „Biz hiç sefihlerin (akιlsιz ve ahmak kişilerin) iman ettikleri gibi iman eder miyiz“ derler. Biliniz ki sefihler ancak kendileridir. Fakat bunu bilmezler (veya bilmezlikten gelirler)

(Bu münafιklar) müminlerle karşιlaştιklarι zaman „Biz de iman ettik“ derler

(kendilerini saptιran) şeytanlarι ile başbaşa kaldιklarι zaman ise: Biz sizinle beraberiz, biz onlarla (mü`minlerle) sadece alay ediyoruz derler.

Gerçekte Allah onlarla alay eder de azgιnlιklarιnda onlara fιrsat verir, bu yüzden onlar bir müddet başιboş dolaşιrlar.

İşte onlar hidâyete karşιlιk dalâleti satιnalanlardιr. Ancak onlarιn bu ticareti kazançlι olmamιş ve kendileri de doğru yola girememişlerdir.“

Bakara suresi 8-16 arasι ayetler

Bu kadar net ve sarih olan Allah kelâmιndan sonra bize ancak „Amenna, ve Saddakna“ demek düşer. Biz de öyle yapιyor ve „Iman ettik ve Tasdik ettik“Ey Rabbimiz diyerek sözlerimizi hitama erdiriyoruz.

Baki Selam ve Saygιlarιmla.

Ömer Erdem

Mainz/Almanya