Yanan ateşler,sönen hayatlar.
Kaç zaman olmuştu gökyüzünün gri,bulutlu ve yerzüzünü yağmurla buluşturmadığı.Acaba kaç zaman olmuştu gökyüzünün apaçık ve masmavi,güneşinde havada kandil gibi asılı durduğu.
Güneş alaca karanlığın ardından yıldızlarında hemen ortadan kaybolmasıyla beraber tüm ağırlığı ve göz kamaştıran parlaklığıyla doğu yakasından ağır ağır kendini göstermeye başlamıştı.Havada yağmur belirtisi yoktu anlaşılan o ki bugünde yakıcı, kavurucu bir sıcaklıkla başbaşaydı yeryüzü.
Güneyden esen hafif tatlı bir rüzgar sanki ormanın üzerini örten çarşafı kaldırarak tüm bitki ve böcek alemine '' Haydi kalkın,yeni bir gün başlıyor '' diyordu.
Sert yapılı kayın ağaçları,etrafa enfes kokular saçan ıhlamurlar,köknarlar.ladinler, serviler...hepsi sabah şafak sökerken dallarını silkelediler.
Papatyalar,ormanın derinliklerinde saklanan yaban gülleri, her yeri istila eden eğrelti otları, odunsulaşmış dikenler...hepsi kendilerine has güzellikleri yansıtıyorlardı.
Sabah erkenden yola koyulan karıncalar, bal toplamak için yola çıkan arılar, ağır ağır ilerleyen salyangozlar ve kaplumbağalar,yaprakların üzerlerinde gezinen kırkayaklar,uçuç böcekleri ve daha varlığından haberdar dahi olmadığımız binlerce küçük canlılar alemi....
Uçuşan rengarenk kelebeklerin yanında cırcır böcekleri...
Tavşanlar,tilkiler, ayılar,şahanlar...
Vakit öğleyi vurduğunda güneşte ormanı vuruyordu.Tüm canlılar iri, ulu geniş dallı bol yapraklı ağaçların altlarına sığındılar.Av peşinde olanlar avlanmalarına ara verdi.Yakıcı ve boğucu sıcakta ormanda büyük bir sessizlik hakim olmuştu.
Ormanın serinleticiliğinden yanlız hayvanlar alemi değil, şehirden gelen bir kaç küçük gurupta sığınmıştı buraya.
Ağaçların gölgeliği ormanın cezbedici güzelliğinden onlarda faydalanmak istemişlerdi.Kah geziniyorlar kah ağaç gölgelerinin altında muhabbet yapıp şakalaşıyorlardı.
İkindi sonrası orman ziyaretleri son bulan gurup etraflarına saçtıkları çer çöpü geride bırakıp evlerine doğru yola çıktıklarında sararmış otların arasından usul usul yanan bir sigara bulunduğu ortamı önce dumana sonrada hafifçe esen rüzgarında yardımıyla ateşe çevirmeye başarmıştı.Kontrolsüz bir şekilde tüten dumanın kokusunu ilk alan salyangoz olmuştu ve derhal oradan uzaklaşa bildiği kadar uzaklaşmaya çalıştı.Ama ne yapsa nafile yayılan ateş onun hızını fazlasıyla katlıyordu.
Yangın yayıldıkça tüm ormanı canlılar aleminin uğultusu kaplamıştı.En şanslısı Ayı,Tilki gibi hayvanlardı.Onlar yangın kokusunu hissettikleri gibi olanca güçleriyle çok uzaklara kaçtılar.
Ateşin karşısında ormanın ölümü kaçınılmazdı.''Her canlı ölümü tadacaktır'' ilahi emrini en sükunetle karşılayanlar yerlerinde kıpırdamadan bekleyen ağaçlar, çiçekler ve diğer bitkilerdi.
Ateşin yakıcılığından kaçmak isteyen kırkayaklar,örümcekler ve diğer binbir çeşit böcekler ağaçların en üst dallarına tırmanmış kaderlerini bekliyorlardı.
Birazdan ateş ağaçların gövdesini yalamaya ve sonundada tutuşturmaya muvaffak oldu.
Ateş önce küçük fideleri ve fidanları yuttu .Bu manzarayı tüm iri kıyım ağaçlar ve üzerindeki canlılar ibretle izlediler.Birazdan sıranın kendilerine geleceklerini yakinen biliyorlardı.Ağaçların gövdeleri çatırdadı, bu acıya artık dayanamıyorlardı ve heran sendeleyip yere düşeceklerdi.Son defa herkes birbiriyle bakıştı ve vedalaştılar.
''El veda orman, el veda hayat, el veda tüm güzellikler.''
Nereden bilebilirlerdiki insanların cahillikleri sonucu her yıl dünyada binlerce hektar orman ve içindeki milyarlarca canlı çıkan yangınlarla kül oluyor.Yaşadıkları alanın kupkuru,kapkara olacağını ve kendilerininde bu alan içersinde yok olacaklarını nereden bilebilirlerdiki.
#