Bürokratik oligarşinin alt basamakları (3)
Önce bir iş sahibi olamamanın verdiği sıkıntı ile aşındırılmadık kapı bırakılmaz. Oraya gitsek kimi tanırız buraya gitsek kim vardır bize yardımcı olabilecek; şu hatırı sayılır kişi, bu politikacı, şu zengin kişi bu genel müdür.
Hele son dönemde kpss diye bir sınav çıkardılar ki sormayın gitsin. Adam öğretmen okulunu bitirmiş sınavı kazanamıyor. Adam kendi ile ilgili bir alanı bitirmiş sınavı kazanamıyor. Üç sene peş peşe sınava giriyor. Bu arada çok cüzi miktarlarla bulduğu herhangi bir işte çalışıyor. Var gücü ile odaklanmış olduğu sınavı kazanmaya çalışıyor. Kazanırsa ne ala bir işe girmiş oluyor. Kazanamadığı zaman yapacağı işin ne olduğunu kendisi bile bilemiyor.
Hal böyleyken bir şekilde içeri girmiş olan meslektaşlarımıza baktığımızda, bunun adının öğretmen olması kesinlikle gerekmiyor. Memur olan tüm meslek gruplarının içerisindeki bireyler için geçerli olabilecek bir düşüncedir. Kapıdan içeri girdiğinizde işler değişir ve bir anda sürekli gözler üst kısımdakilere kayar. Hep bir iki basamak üstlerindekine bakılır ve özenti kıskanmayla birleşerek bir kine doğru dönüşmeye başlar.
Bir şekilde işe girilir. Ancak giriş o giriştir. Daha girildiği günün ertesi başlanır hesaplamalar. Ben şu kadar alıyorum, o neden bu kadar alıyor. Kardeşim ben işleri çeviriyorum başkaları benim sırtımdan geçiniyor ama ben onlardan az ücret alıyorum vs. vs. Bu manada karşılaşacağınız hallerden biri de şudur.
Gidersiniz bir hastane kapısına hastasınızdır. Çoluğunuz çocuğunuz hastadır. Size insan muamelesi yapmazlar.(İstisnalar hariç.) Daha kapıda başlar ahiret soruları. Kapıdaki güvenlik kimseyle ilgilenmez. Sanki içeriye insanlar değil de koyunlar girmiştir. Adam gibi muamele göremediğinize üzülürsünüz. Bin bir zahmetle çıkarsınız doktora doktor yüzünüze bakmaz derdinizi dinlemez doğru dürüst. İlk şikâyetinizden sonra yazar bir yığın tahlil. Sıraya dizilirsiniz koyunlar gibi bir sürü iş bilen iş bilmezler çıkar adamları sıraya koymaya çalışır eline bir kalem kâğıt alan kâtip kesilir listeler yapar. Bağırtılar çağırtılar birbirini kırıp dökmeler, itip kakmalar ayyuka çıkar. Hemşire: geç, sıraya gir, şunları al yaptır gel gibi elli dereden prosedür koyar önünüze. Kafanız karışır hastalığınız artar. Kimse aynı durumda ben olsam nasıl olurdu diye düşünmez. Günü kurtarmanın ve kendini düşünmenin telaşındadır.
Böyledir yurdumuz nasıl olacakta herkesin her yerde adam muamelesi görerek yaşayacağı bir toplum meydana gelecek. Düşünülecek meselelerdir. Kafa yormak anlatmak uyarmak gereken meselelerdir diye düşünüyorum.
Selametle kalın.
#