Cuma Hutbesi - Yardımlaşma
Muhterem kardeşlerim!
İslâm dini bir yardımlaşma dinidir. Zira Rabbimiz Teâlâ, Kur'an-ı Kerîm'inde;"Rabbinin rahmetini onlar mı bölüyorlar? Dünya hayatında insanların geçimlerini aralarında dağıtan biziz. Birini diğerine iş gördürmesi için kimini kiminden zengin kıldık. Rabbinin rahmeti onların topladıkları yığınlardan hayırlıdır" buyurmuştur.
Kur’an’ın öğrettiği bu gerçeği hergün hayatımızda tecrübe ederek yaşıyoruz. Toplumda her zaman zayıflar olmuş, güçlüler olmuş; fakirler olmuş, zenginler olmuş… Yaratılıştan gelen bu farklılığa rağmen, hayat insanları birbirlerine muhtaç kılmıştır. Birçok konuda zengin fakire, güçlü zayıfa başvurmak zorunda kalmıştır. Hiç bir zenginin "Benim kimseye ihtiyacım yoktur" deme şansı yoktur. Çünkü zenginliğini, çalışan insanların gücü ile elde eder. Dolayısı ile bütün sosyal ilişkilerde bütün insanların ister istemez bir başkasının gücüne, parasına ve fikrine muhtaç olduğunu görürüz.
Kıymetli Mü’minler!
Böyle birbirlerine muhtaç olan İnsanların, karşılıklı olarak yardımlaşmalarını hayat zorunlu kılar. Bunun içindir ki, İslâm dini, yardımlaşmayı, bütün maddî ve manevi hayatımızı kapsayacak şekilde ve en geniş sınırları ile ele almış; dinî-ahlâkî bir görev olarak telakki etmiştir. Kur'an, pek çok ayetinde, Hz. Peygamber (sav) de sayısız hadislerinde yardımlaşma konusunu işlemiş ve Müslümanlar yardımlaşma konusunda teşvik edilmiştir. "İyilikte ve kötülükten sakınmakta birbirinizle yardımlaşın; günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın" mealen ayeti ile "Veren el alan elden üstündür” hadis-i şerifi bunlardan sadece birer tanesidir. Zekât vermekten tutun, tatlı söz ve güler yüzle davranmaya kadar her şeyin iyilik ve yardımlaşma kapsamına alındığını düşünecek olursak, dinimizin yardımlaşma sınırını ne kadar geniş tuttuğunu daha iyi anlayabiliriz. Yardımlaşmanın özü fedakârlıktır. Mal vermekten sevgi vermeye kadar her şeyin bir başkasına verilmesi söz konusudur. Bu vermelerin bazısı zekât ve fitrede olduğu gibi mecburi olsa da, çoğu zaman tamamen isteğe bağlıdır. Örneğin sadakanın sınırı yoktur. Maddî yardımın dışında, Müslümanlar başkalarına söz ve davranışları ile de iyilik yapmak, onlara sevgi ile bağlanmakla yükümlüdürler. Hiçbir iyilikte bulunamayan bir Müslüman`ın, eli ve dili ile başkalarına zarar vermemesi bile iyilik sayılmıştır.
Muhterem Müslümanlar!
Yardımla yoksullar korunmuş olur. Yardım yapanla yapılan arasında sevgi ve kaynaşma meydana gelir. Kinler, hasetler, düşmanlıklar yok olur. Yardımlaşmanın yaygın olduğu toplumlarda dostluk duyguları güçlenir. Kardeşlikler daha da sağlamlaşır.
Bir diğer yardım şekli ise "karz-ı hasen" dir. "Karz" fâiz ve benzeri herhangi bir menfaat beklemeden ödünç para vermektir. Kur'an-ı Kerîm'de bu fedâkârlık o kadar yüceltilmiştir ki, ödünç veren kişi sanki insanlara değil Allah'a vermiş gibi tanıtılmıştır."Sadaka vererek iyilik eden erkekler ve kadınlar, bir de Allah'a gönül hoşluğu ile ödünç verenler yok mu, Allah onların mükâfatını kat kat verecektir. Onlar için çok şerefli bir karşılık vardır" ayetinde böyle insanlar öğülmüştür.
Aziz Müslümanlar!
Bir diğer yardım şekli ise, Kurban kesmek ve fakir fukaraya dağıtmaktır. Kurban Bayramı`na ulaşan her hali vakti yerinde olan kardeşimiz kurban kesmeli ve keseceği kurbanı da belki ömründe ilk defa et yiyecek kardeşlerine göndermeli veya oralarda kestirip ulaştırmalıdır. Böylece yardımlaşmanın evrensel boyutunu gerçekleştirmiş ve dünya devletlerinin yarısından fazlasında kurban kesip de et yeme imkânı olmayanlara da imkân sağlamış olurlar. Allah, hepimizi birbirlerine yardım eden, birbirlerine kucak açan müminlerden eyler, inşaallah.
Mustafa Hamdullah ERGİN
GEYVE HABER
Kaynakça:
Kur’an-ı Kerim; (Maide Suresi, [5:2]),
(Zuhruf Suresi, [43:32]),
(Maide Suresi, [5:2]),
(Buhari, 3, 1010),
(Hadid Suresi, [57:18]),
#