Korsika’daki Esir Kayserililerin Mektubu 100 Yıl Sonra Geldi
Umulmadık bir şekilde Fransa’nın Marsilya şehrinde esir edilen Kayserililer, Osmanlı Hariciye Nezaretine yani Dışişleri Bakanlığı’na gönderdikleri “Feryatname” adını verdikleri mektup 100 yıl sonra ortaya çıktı.
Son yüzyılda Osmanlı coğrafyasında pek çok savaşın yenilgi ile neticelenmesi ve Anadolu’ya doğru yönünü çeviren göçlerin etkisiyle geçimini sağlamakta zorlanan Anadolu halkı maişet kaygısıyla veya misyonerlerin telkin ettiği bol paralı, bol ışıklı hülyalara kapılarak özellikle Yeni Dünya adı verilen Amerika kıtasına doğru göç etmeye başlamıştı. Bu göç hikâyelerinin en ilginç olanlarından birisi de Kayserili bir grup insana ait.
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nde ortaya çıkan ve Yedikıta Dergisi’nin son sayısında yayınladığı mektuba göre, dramatik hikâye Kayseri’nin Develi kazasından yola çıkan dokuz Osmanlı vatandaşının, Arjantin’in başkenti Buenos Aires’e(Boynes Ayres) gitmesiyle başlıyor. Aslında Arjantin’de her şey yolundadır.
1913 yılında Buenos Aires’e giden ve orada üç yıl çalışan Osmanlı vatandaşları, Sabah gazetesinde yayınlanan emir (seferberlik) üzerine bir Fransız vapuruna binerek yola çıkıyor.
KARAYA AYAK BASMADAN TUTUKLANDILAR
Fransız vapuru Buenos Aires’ten hareket ettikten bir ay sonra Fransa’nın Marsilya şehrine ulaşır. Vapurdan bütün yolcular şehre çıkabildiği halde bizim Kayserililer’in çıkışına izin verilmez. Bir iki saat sonra polis onları alıp doğruca karakola götürür. Ne olduğunu anlayamayan bu masum insanların, kendileri yoldayken 5 Kasım 1914’te Fransa’nın Osmanlı Devleti’ne,11 Kasım’da da Osmanlı Devleti’nin Fransa’ya savaş ilan ettiğinden haberleri bile yoktur. Böylece yolculuk esnasında sivil Osmanlı esiri durumuna düşmüş olan bu bedbahtlar, Marsilya’dan Korsika Adası’na gönderilerek esir kampına konuldu. Bu kamptan kaleme aldıkları ve esir olarak yaşadıkları günleri anlattıkları mektup, 1916’da bir Alman savaş esiri vasıtasıyla İsviçre’nin Bern şehrindeki Almanya Elçiliği’ne teslim edilmiş. Mektup daha sonra Osmanlı Devleti’nin Bern Elçisi Fuad Selim Bey’e ulaştırılmış. Osmanlı esirlerinin kendi tabirleriyle “feryadname” adını verdikleri ve ancak 10 Nisan 1918 tarihinde Hariciye Nezareti’ne takdim edilmiş olan mektupta şunlar yazıyor:
“Feryatnâme
Bern Osmanlı Sefiri Fuad Selim Bey’e;
Beyefendi, bizler Türkiye Anadolusu’nun Kayseri sancağına tâbi Develi kazası ahalisindeniz. Üç seneden beri ailemizin geçimi için Amerika’nın Buenos Aires şehrinde çalışmakta idik. Mukaddes vatanımıza kavuşmak hevesiyle ve Sabah gazetesinin ilan ettiği seferberlik emri üzerine harp ilanından evvel Buenos Aires Şehbenderhanesi’ne (konsolosluk) giderek pasaportlarımızı aldık. Fransız vapuruyla Buenos Aires’ten hareket ettikten bir ay sonra Marsilya’ya geldik. Bizleri vapurdan bütün siviller çıkana kadar bırakmadılar. Bir iki saat sonra polis bizleri alıp doğruca karakola götürdü, pasaportlarımıza bakıp bizleri Anton Fareş isminde bir otelciye teslim etti. Meğer bizler vapurda gelirken Türkiye ile Fransa arasında harp ilan olunmuş. Marsilya’ya geldiğimizde bizim konsolos on gün evvel Marsilya’dan hareket etmiş. Türkiye’ye gitmek için müsaade talep ettik, vermediler. İtalya’ya, Bulgaristan’a ve Yunanistan’a dahi yol vermediler. Bu halde Marsilya’da otuz sekiz gün serbest bıraktılar. Birkaç gün evvel iki polis ile otelci ve bir komiser saat beş raddelerinde gelip bizlerden zorla 1160 frank aldılar. Otelci, üç gün sonra sabahleyin hepimizi kaldırıp bir vapura götürdü. Yarım saat sonra beş yüzü aşan Alman ve Avusturyalı savaş esiriyle beraber Fransa’nın Korsika Adası’na getirdiler, bir kışlada esir ettiler.
TÜRKÇE MEKTUP DAHİ YAZDIRMIYORLAR
Ah! Beyefendi bunca zamandır memleketimizden ne mektubumuz ne paramız ne elbisemiz geliyor. Bu yatalak hasta haline düşen aciz insanlar size halini arz ediyor. Bizlere Türkçe mektup dahi yazdırmıyorlar. Bizler ise ne Fransızca ne Almanca lisan biliyoruz. Burada Alman ve Avusturyalılar’ın içerisinde sefil ve perişan bir halde geziyoruz. Merhamet ediniz. Vicdanlı yüreğinizden cümlemiz rica ve istirham eyliyoruz. Marsilya’da olan paramız için Marsilya resmi dairelerine birkaç defa mektup yazdırdık. Bu şikâyetimiz üzerine 617 frank geldi. Kalan 543 frank için tekrar vali ve Amerika Konsolosu’na birkaç defa mektup yazdırdık, bir cevap alamadık. Ne bu paramızı alabiliyoruz, ne de memleketten paramız ve de mektubumuz geliyor.
NAMAZ KILAMIYOR ORUÇ TUTAMIYORUZ
Bir de dikkatinizi çekecek bir mesele ki, bu her gün için verdikleri pirinç ve mercimek çorbasıdır. Yenecek bir hali yoktur. Ne yapalım, takdir-i İlahî böyle imiş. Cenâb-ı Hak bizi bir an evvel şu bedbahtlıktan kurtarsın, âmin. Bizler yalnız dokuz kişiyiz. İbadetlerimize dair hiçbir şey yapamıyoruz. Ne namaz, ne oruç. Başka bir Türk kampına gitmek için müsaade talep eyledik, bir cevap alamadık. Afedersiniz, Anadolu lisanıyla yazdığımız şu mektubumuzu değil mektup, feryat namelerimiz olarak telakki ediniz. Cümlemiz istirham ile bizlere bir imdat etmenizi rica eyleriz.
Kayseri Sancağına tabi Develi kazası ahalisinden Ali İsmail, Hüseyin Mustafa, Mehmed Mehmed, Beyzade Osman, Hacı İbrahim, İbrahim Halil, Muhsin Mehmed, Ali Mehmed, Durmuş Mehmed Paramızı alan otelcinin adresi: Anton Fareş Hotel Du Mout Libon Magenod Caddesi 30-38 Marsilya. Bu paramız için de bir hal çaresi bulup bu alçak heriften alınmasını rica ederiz.”
Kamptan yazılan mektupları kontrol edebilmek maksadıyla yalnızca Fransızca veya Almanca mektup yazılmasına izin verildiğinden bu dokuz mazlum esir, yabancı dil bilmedikleri için, ne ailelerine ne de Türk konsolosluklarına hallerini arz edebiliyorlardı. Bu mektubu da gizli yollarla Bern Sefiri’ne ulaştırabilmişler.
HERKES GİTTİ BİR BİZ KALDIK
Korsika’daki esaret günlerini anlattıkları bu mektuptan sonra başka bir Türk esir kampına gitme istekleri kabul edilen bu Osmanlı vatandaşları ikinci mektubu La Chartrouse kampından yazdılar. 18 Ocak 1919’da Paris Barış Konferansı için Fransa’ya gelen Osmanlı Murahhasları reisi bulunan Sadrazam Damad Ferid Paşa’ya gönderdikleri ve vatanlarına iade edilmeleri için gerekli teşebbüslerin yapılmasını talep ettikleri mektuplarında ise özetle şöyle diyorlar:
“Devletlü Paşa Hazretleri:
… Dört buçuk senedir sebepsiz ve kabahatsiz tutuklu bulunmaktayız. Bu müddet zarfında vatanımıza gitmek için defaatle müracaat ettik. Fransa Dâhiliye Nezareti’nden bir cevap alamadık. 1918 senesinde Fransa ve Türkiye’de bulunan sivil esirlerin mübadele olunmaları için ilannâme asıldı. Derhal vatanımıza gitmek için imzalar verdik. Talihsizlik, bugüne kadar bir netice hâsıl olmadı. Şimdi ise yedi buçuk ayı aşan bir süre önce mütareke olundu. Muharebeye son verildi.
Biçare Osmanlı esirleri şimdi burada beklemekteler. Alman sivil esirleri 1918 senesinde Bern Muahedesi gereği mübadele olundu. Avusturya-Macaristan esirleri de bu tarihten iki hafta önce memleketlerine hareket ettiler. Fransa’da yalnız Osmanlı esirleri kalmıştır. Bu biçarelerin de vatanlarına hareketleri için Fransa hükümetine bir an evvel müracaat eylemenizi buradaki Osmanlılar adına rica ederim. Senelerden beri memleketlerimizde bulunan ailelerimizle mektuplaşamıyoruz. Memleketimizde bulunan anne, baba, eş ve çocuklarımız bizlerin gelmesini sabırsızlıkla gözlemektedirler. 1915 senesinden itibaren Almanya ve Avusturya sivil esirlerinin hastaları İsviçre’ye, ihtiyarları memleketlerine gittiler. Zavallı biçare Müslümanların ihtiyarları ve hastaları Fransa’nın esir kamplarında hayatları bedbaht bir halde beklemekteler.
Paşa hazretleri biçarelere acıyınız, merhamet ediniz. Yüzlerce Osmanlı esirinin hallerini nazar-ı dikkate alarak bir an evvel vatanlarımıza hareketimizi Fransa Hükümeti’ne arz eylemenizi insaniyetinizden istirham eyliyoruz. Paşa hazretleri biçare Müslümanlar, Osmanlı murahhaslarından imdat bekliyor. Bu günlerde kurtulacağımızı ümit eyliyoruz. Hareketimize dair gelecek emrin sabırsızlıkla beklendiği, buradaki Osmanlılar tarafından ihtiram[la arz] olunur. (13 Haziran 1919/Osmanlılar tarafından Mehmed Mehmed/Osmanlı sivil esiri/Le Puy yakınlarında Le Chartreuse Kampı (Haute-Loire) Fransa)”
SİVİL ESİR MUAMELESİ!
Dört buçuk sene sivil esir muamelesi gören bu biçarelerin yazdıklarına göre Alman ve Avusturya-Macaristan esirlerine farklı muamele edildiği anlaşılıyor. Bu durum Fransızların dindaşlarını kayırıp Müslümanlara kötü muamele ettiklerini gösteriyor.
Kendisine ulaşan mektupla Damat Ferid Paşa o sıkıntılı günlerde ilgilenebilmiş midir, bilinmez. Zaten vakanın bundan sonraki kısımlarıyla ilgili yeni bir belgeye ulaşılamadı.
Kayserili esirler yurda dönüp ailelerine kavuşabildiler mi, yoksa bugün hâlâ torunları 100 sene önce Arjantin’e çalışmaya gidip de dönmeyen dedelerinin hikâyelerini mi dinliyor? Kim bilir belki de dedelerinin Korsika Adası’ndan gönderdikleri mektup, bu satırlarla kendilerine daha yeni ulaşacak…
Mustafa Hamdullah ERGİN
Kaynakça: Yedikıta
GEYVE HABER