Cuma Hutbesi-Davet Hepimize, Hep Birlikte Camiye!
Peygamberimiz (s.a.s): “Allah’ın kadın kullarını Allah’ın mescitlerinden alıkoymayın”2 uyarısında bulunuyor.
Muhterem Müminler!
Yeryüzünün ilk mabedi olan Kâbe’nin temellerini
İbrahim (a.s), oğlu İsmail’le birlikte atmış, mü’minlerin
kıblegâhı olan bu mekân onların ellerinde semaya
yükselmiştir. İbrahim Peygamber’in sevgili eşi, İsmail
Peygamber’in annesi Hz. Hacer’in Beytullah’ın harcında
emeği vardır. Hacer validemizin Safa ve Merve’de
ayaklarının izi, Hicr’de hatırası vardır. Zemzem suyu, onun sa’yinin hürmetine ikram edilmiştir. Hac ve umre ibadetini yerine getirirken hepimiz Safa ve Merve tepelerinde onun izinde yürürüz.
İsa (a.s)’ın annesi Hz. Meryem de gönlünü Rahman’ın evlerine bağlamıştır. Kadınların mabetlere alınmasının yasak kabul edildiği bir dönemde Meryem’i mabede en güzel şekilde kabul eden ve mihrapta eğiten Rabbimizdir. Mabede adanmış bir kadın olan Hz. Meryem, bu mukaddes mekânda rükû edenlerle birlikte rükû etmiş, arınmış ve iffetin timsali olmuştur. Ömrünü
Beytülmakdis’te Rabbinin himayesinde, O’na ibadet ve
taatle geçirmeye adamış ve bu sebeple bulunduğu mabette nice ilahi lütuflara mazhar olmuştur.
Hacer ve Meryem validemiz gibi kalbi mescitlere bağlı olan hanımlar, Allah’ın mabetlerinde O’nun lütuf ve
kereminden faydalanmaya devam etmişler, Mescid-i
Nebî’de Sevgili Peygamberimizin ardında saf tutma
mutluluğuna erişmişlerdir. Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.s) ile birlikte kıyama durmuşlar, rükûya eğilmişler, secdeye varmışlardır.
Kıymetli Müslümanlar!
Saadet asrında hanım sahabiler, Cuma namazlarına
katılarak bu mübarek vaktin feyiz ve bereketinden
yararlanmış, Allah Resûlü’nün dilinden hutbe dinlemişlerdir. Aynı şekilde bayram namazlarını
Medine’nin namazgâhında coşkuyla eda etmişler,
tekbirlere ortak olmuşlar, dualara hep birlikte amin
demişlerdir.
İslam’ın ilk hanım talebeleri, kendilerine Mescid-i
Nebevî’nin ilim halkalarında yer bulmuş, mescidin
bereketli ve feyizli ortamından mahrum kalmamışlardır.
İşte bu sebepledir ki Müslümanlar, dinleriyle ilgili pek çok
hususu bu hanım sahabilerden öğrenmişlerdir. Onlar,
İslâm’ın ilim ve irfanını sonraki nesillere taşımışlardır.
İslâm medeniyetinin inşasında bu kutlu neslin, Hz.
Âişe’lerin, Fâtımaların, Esma’ların, Âtikelerin, Hala
Sultanların eşsiz çaba ve gayretleri vardır.
Değerli müminler!
Ancak saadet asrıyla aramızdaki mesafeler arttıkça,
Sevgili Peygamberimizin hutbemin başında okuduğum
Hadis-i şerifi adeta unutulmuştur. Hanım kardeşlerimiz
zaman zaman Allah’ın mescitlerine yabancılaşmış, eşleriyle çocuklarıyla ibadet edebilme neşesinden mahrum kalabilmişlerdir. Aynı kubbe altında müminlerle birlikte Rablerine el açıp âmin demekten, kadın-erkek, yaşlı-genç, büyük-küçük hep birlikte ümmetçe Allah’a secde etmekten uzak kalabilmişlerdir. Mescitlerdeki huzuru yuvalarına taşıyamaz olmuşlar, cami özlemlerini Ramazan gecelerinde teravihlerle gidermeye çalışmışlardır.
Kardeşlerim!
Bugünün Müslüman hanımları, kalabalıklardan
sıyrılarak ruhlarını dinlendirecekleri, bir an olsun
soluklanacakları manevi mekânlara ihtiyaç duymaktadır.
Bugün hayatın hemen her alanında var olan kadına
Rahmanın evlerinin kapıları da ardına kadar açıktır.
Camilerimiz Müslüman hanımların nezaketinden,
zarafetinden mahrum bırakılmamalıdır. Allah’ın kadın
kulları İslam’ın temel ilkeleri doğrultusunda, camilerde
kıymetlerine yakışan yerlerde misafir edilmelidir. Onlar,
mermerlerin nabzında çarpan tekbirleri hissedebilmeli,
kubbelere dolan âminlere şahit olabilmelidir. Bu mukaddes mekânlarda hissettikleri huzuru yuvalarına taşıyabilmeli eşleriyle çocuklarıyla birlikte aynı kıbleye yönelip aynı Rabbe secde etmenin sevincini yaşayabilmelidir. Müslüman aile, kadınıyla, erkeğiyle, çocuğuyla huzurun, huşûnun, muhabbetin, maneviyatın tadına mescitlerde varabilmelidir.
Müslümanlar!
Geliniz! Camilerimizi tıpkı saadet asrında,
Peygamber Mescidinde olduğu gibi hayatımızın merkezine taşıyalım. Huzur taşsın dünyamıza. Kadınıyla, erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla sıradağlar gibi tek vücut olup Rabbimizin huzurunda kıyama duralım. Ailece aynı kubbe altında rükûlarda, secdelerde buluşalım. Eşlerimizle, çocuklarımızla hep birlikte camilerde hayat bulalım.
Unutmayalım ki camiler, ancak bu şekilde Rabbimizin
istediği gibi imar edilmiş olacaktır. Diyanet İşleri Başkanlığı, 1-7 Ekim tarihleri arasında kutlanan Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nın bu seneki temasını “Cami, Kadın ve Aile” olarak belirlemiştir.
Hafta boyunca vaazlarda ve düzenlenecek çeşitli
etkinliklerde konu kapsamlı bir şekilde ele alınacaktır.
Böylece konuyla ilgili toplumsal şuur oluşmasına ve
camilerimizin Resulullah dönemindeki fonksiyonuna
kavuşmasına katkı sağlanacaktır. Bu vesileyle söz konusu haftanın hayırlara vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.
Mustafa Hamdullah ERGİN
hamdullahergin@gmail.com
Kaynakça:1Tevbe, 9/71.
2 Buhârî, Cuma, 13; Müslim, Salât, 136.
#