Cuma Hutbesi-Helal Kazanç, Helal Lokma
يَا أَيُّهَا الرُّسُلُ كُلُوا مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَاعْمَلُوا صَالِحاً إِنِّي بِما
تَعْمَلُونَ عَلِيم
Muhterem Müslümanlar!
Rabbimizin lütfuyla eriştiğimiz mübarek Ramazan ayı, her yıl olduğu gibi yine hanelerimizi şereflendirdi. Manevi iklimiyle bizleri diriltmek, kazancımızı bereketlendirmek, sofralarımızı haram lokmadan temizlemek için geldi. Biz mü’minlere helal-haram arasındaki o ince çizgiyi yeniden hatırlatmak, bizleri arındırmak, helal şuuruna ulaştırmak için geldi.
Zira öyle bir dünyada yaşıyoruz ki bir tarafta açlık ve sefalet içinde yaşam mücadelesi verenler, diğer tarafta sorumsuz ve ölçüsüz biçimde çılgınca tüketim yapanlar… Bir tarafta sokağa terk edilenler, diğer tarafta bitmek tükenmek bilmeyen istek ve arzular için yaşayanlar… Bir tarafta gelecek endişesi taşıyanlar, çaresiz kalmışlar; diğer tarafta israftan kaçınmayanlar, hızın ve hazzın peşinden sürüklenip koşanlar…
Muhterem kardeşlerim!
Modern zamanlar, bütün dünyada bir israf ve tüketim toplumu üretti. Tüketim kültürü, her türlü gösteriş ve reklamla körüklendi. Tüketmek insanlığın nihai amacı haline geldi. İnsanoğlu sadece tüketmek için yaşar bir hale geldi. Lüks ve israf, insanoğlunun ihtiyaçlarına dönüştü… Öyle ki insanlar, tükettiği kadar mutlu olabileceğini düşünmeğe başladı. Oysa daha çok tüketmek için daha çok harcamak; daha çok harcamak içinse daha fazla kazanmak gerekiyor. Böylece tüketim çarkının dişlileri arsında insanoğlunun imtihanı çetin bir hal alıyor…
Müslümanlar!
İnsanoğlu, esasında bu süreçte maddi açıdan yükselirken manevi yönden tükeniyor. Servetine servet kattığını zannediyor, ancak çoğu zaman kaybettiğinin farkına bile varamıyor. Oysa dilimizi yalandan, gönlümüzü küfürden temizleyen Allah Resulü, kazancın da haramdan arınması gerektiğine işaret ediyor. Bizlere gerçek zenginlin mal çokluğu değil, gönül tokluğu olduğunu bildiriyor. Nasırlı ellerle, alın teriyle, göz nuruyla kazanılan emeğin insanoğlu için “En hayırlı lokma” olduğunu müjdeliyor. Böylece, hırsla, bencillikle, aç gözlülükle doymayan kalpler, rızkın Allah’tan geldiğine inanarak huzur buluyor. Dünya hazineleriyle doymak bilmeyen nefisler kanaat hazinesini keşfederek mutmain oluyor. İnsanoğlu, dünya mülküne olan zaafından ancak mülkün gerçek sahibiyle tanışınca kurtulabiliyor.
Muhterem Mü’minler!
Hutbemizin başında yazdığımız Ayet-i Kerime’de Allahü Teâlâ: “…Temiz ve helal olan şeylerden yiyiniz ve Salih ameller işleyiniz.”buyuruyor. Dolayısıyla Salih amel işlemenin ancak helalinden kazanmak ve yemekle mümkün olabileceği bildiriliyor. Bugün, yaşadığımız tüketim çarkında bunu gerçekleştirmenin yolu ise “Helal kazanç, Helal Lokma” bilincinin geliştirilmesidir. Tüketim dayatmasına teslim olmamaktır. İnsaflı, sorumlu, ölçülü ve mutedil bir hayat tarzını benimsemektir. Allah’ın koyduğu helal-haram sınırlarını hakkıyla muhafaza edebilmektir. Helalinden üretmek, helalinden kazanmaktır. Helalinden harcamak, helalinden yemektir.
Muhterem Müslümanlar!
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Mü’min bal arısı gibidir. Bal arısı, hep güzel şeyler yer, hep güzel şeyler üretir. Her yere konar amma hiç bir şeyi ne döker, ne kırar, ne de ifsat eder.”buyuruyor.
Ramazanı idrak eden her mü’min, hem üretirken hem de tüketirken rabbimizin emir ve yasaklarını, O’nun belirlediği ölçüleri göz önünde bulundurur. Bereketli Ramazan sofralarına kul hakkı karıştırmaz. Orucunu haram lokmayla açmaz. İftar sofralarını israf sofraları haline getirmez. Dua’ya kalkan ellerini haramla kirletmez.
Elinden, dilinden emin olunan Müslümanın sermayesi hile ve aldatmak olmaz. Müslüman, ticaret yaparken hileli mal satmaz, ölçüde ve tartıda asla hile yapmaz. Kazancına ve lokmasına kimsenin ahını ve hakkını bulaştırmaz. Boynunda hiçbir kulun vebalini taşımaz. Hiçbir yetimin hakkına girip vicdanını karalamaz. Çalıştırdığı işçinin alın terini sömürmez. Onun haysiyetini zedelemez. İstismar etmez. İnanan insan, boğazından haram lokma geçirmez. Çocuklarını haram lokma ile beslemez. Rüşveti açılmayan kapıları açan bir anahtar olarak görmez. Gayr-i meşru yollardan servet edinme peşine düşmez. Şerefinin, onurunun, haysiyetinin pahasına ucuz hesaplar peşinde koşmaz. Cebini faizden, kumardan, karaborsacılıktan elde ettiği kirli parayla doldurmaz. İçki ticaretiyle uğraşmaz. Hırsızlığın ağır yükünü üstlenmeğe kalkmaz. Heybesini başkalarına ait haram malla doldurmaz. Zira yarın malını nereden kazanıp nereye harcadığının hesabını vermeden Rabbinin huzurundan ayrılamayacağını bilir.
Oruç tutan her mü’min bilir ki, geçimini temin ettiği kazancının, boğazından geçen lokmanın, çoluk çocuğuna ve ailesine sağladığı rızkın, ürettiği ve pazarladığı her malın helal olup olmadığının muhasebesini yapar.
Sahura kalkan her mü’min, açgözlülük ve doyumsuzluk duygusunu; lüks hayat, servet ve zenginlik tutkusunu ramazanın manevi ikliminde tedavi edere. Kanaatin, tükenmez bir hazine olduğu inancını gönlüne iyice nakşeder.
Değerli Müslümanlar!
Her yıl bizleri değiştirmek, gönlümüzü, zihnimizi, malımızı, kazancımızı arındırmak için kapımızı çalan mübarek Ramazan ayının manevi ikliminden istifade edebilmeyi diliyor, Rabbimizden ramazanın hayır ve hasenatından, feyiz ve bereketinden nasiplenmeyi niyaz ediyorum. Hutbemi Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in bizlere öğrettiği şu dua ile bitirmek istiyorum: “Allah’ım! Helal rızıklardan nasip ederek beni haramlardan koru! Lütfunla beni senden başkasına muhtaç etme!”
Mustafa Hamdullah ERGİN
hamdullahergin@gmail.com
GEYVE HABER